Bölüm 18- yalan

19.2K 642 40
                                    



Saat kaçtı bilmiyordum. Tek bildiğim çok geç bir vakit olduğuydu çünkü neredeyse güneş doğmak üzereydi. Bu kadar oturmamızın sebebi kesinlikle sandığınız gibi değildi. Arslan ile bir ilke imza atmış, film gecesi yapmıştık. Elimizde patlamış mısırlarla o film senin bu film geziyorduk. Normal şartlarda romantik filmler sevdiğimi sansamda, Arslan'ın açtığı aksiyon filmleri artık kesinlikle bir numaramdı. Hem Arslan açtığı için, hem de gerçekten hoşuma gitmişlerdi. En son izleyecek bir film bulamadığımızda, Arslan kaçırdığı maçın tekrarını açmış izlemeye başlamıştı. Bende bu sırada onun telefonunda, sosyal hesaplarında geziniyordum. Instagram profiline girdiğimde, aklımın hayalimin alamayacağı fotoğraflarıyla karşılaştım.

Neydi bu adam? Manken falan mı?

"Bu fotoğrafları nerede çekildin?" Dedim bedenimi saran kıskançlığı belli etmemeye çalışarak.

Koltuktan yayvan bir şekilde oturuyordu ve çıplak ayaklarını sehpaya uzatmıştı. Sol ayağı hafifçe dışa doğru kırıktı. Benim bacaklarım da sehpaya uzanamadığı için onun sağ bacağının üzerine uzanıyordu.

"Ecem işte." Dedi elini dizimde hareket ettirip. "O yönetiyor hesabı. Dergilere reklam için verdiğim fotoğraflar hepsi."

Başımı sallayıp sinir kat sayımı arttıran hesaptan çıktım ve internete girdim. Haberlere bakıyor bazen de magazine giriyordum. Oyuncuların bir kaçının siması elbette tanıdıktı fakat hayatını merak edebileceğim kadar ünlü tanımıyordum.

Usulca bıraktım telefonu. Kendi sosyal medya hesabın olmayınca, sanal alem gerçekten sıkıcıydı.

Oflayarak başımı arkaya attığımda, aklımdan geçen tek şey Arslan'ın maç merakıydı. Adam hayatının %70'ini çalışarak, %20'sini maç izleyerek ve kalan %10 luk kısmını da uyuyarak geçiriyordu herhalde!

Havanın aydınlanmaya yüz tuttuğunu gördüğümde usulca kalktım yerimden. Kapıyı açıp bahçeden gezinen Kerberos'u içeriye aldım ve biraz da ona ilgi gösterdim. En azından bana karşılık veriyordu.

Arslan'a sırtımı dönüp, koltukta yanıma kurulan Kerberos'u sevmeye başladığımda, usulca havladı köpek.

"Acıktın mı?" Dedim etrafı koklamaya başladığında. Bana bakıp dilini çıkarttığında bunu evet olarak kabul etmiş, kalkıp mutfağa adımlamıştım. Benim yokluğumda kerberos Arslan'a sataşmış, ilgi aramıştı. Fakat o da benim gibi sadece aradığıyla kaldı.

Mama kabını alıp mutfak kapısının önüne koyduktan sonra mamasından biraz dökmüş, "Kerbi!" Diye bağırmıştım. Onun geleceğini bildiğimden beklemeden mutfağa geri döndüm ve yemi yerine bıraktım. Tam da tahmin ettiğim gibi, mutfaktan çıktığımda Kerberos'u bana doğru koşarken buldum.

İçimden tam adını söylüyor olsamda telafuz ederken Kerbi diyordum ve açıkcası böyle sevimli köpeğe bu isim daha çok yakışıyordu. Bir haftaya yakındır bu şekilde seslendiğim için artık alışmış, tepki vermeye başlamıştı. İşin tuhaf tarafı ise sadece bana tepki veriyor oluşuydu. Ecem'de bir kaç kez aynı şekilde seslenmişti ancak dönüp bakmamıştı bile.

Salona Arslan'ın yanına geri döndüğümde sonunda bakışlarını maçtan ayırıp bana döndü.

"Kerbi'de ne?" Dedi huysuzca. Asil köpeğine böyle sevimli bir at takmam hoşuna gitmemiş olmalıydı. Kurt cinsindendi nasıl olsa.

"Aramızdaki samimiyet." Dedim alayla.

"O da sana tepki veriyor."

Kaşları çatılmış, dönüp köpeğine kısa bir süre bakmıştı. Kendinden başkasına böyle değer vermesi hoşuna gitmemişti anlaşılan.

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin