Bölüm 29- ihanet

14.7K 479 17
                                    



Bilmem kaç ay geçmişti. Belki bir, belki iki... Tek bildiğim o süreç içerisinde Arslan'ı bir kez dahi görmemiş olmamdı. Tek yaptığımız Civan'la, yani gerçek babamla vakit geçirmek olmuştu. Beni iki kez silahla vurmuş olmasını göz ardı edecek olursam iyi bir adam olduğunu düşünebilirdim. Ama Ertuğrul'a bir yabancı gibi davranması ve olanları göz ardı edemiyor olmam ona ısınmamı zorlaştırıyordu. Neyseki en azından onunla aynı evde yaşamaya alışmıştım.

Yattığım yerden gerilerek uyanmış bakışlarımı saate çevirmiştim. Alarmını susturup ayaklandığımda düşündüğüm tek şey giyeceklerimdi. Havalar soğumaya yüz tutmuştu ancak biz Ecem ile çılgınlık yapıp yat'la açılma kararı almıştık. Beni gezintiye çıkartacaktı.

Dolabımı açıp esintide dahi beni koruyacak bir kaç şeye göz atmış, sonunda karar verdiklerimi yatağa fırlatıp banyoya ilerlemiştim. Kısa süreli bir duş aldım ve saçlarımı kurutma makinasıyla kurutup üstümü giyindim.

Sütlü kahve, boğzalı dar bir kazak ve yine aynı renkte havuç pantolon giymiştim. Üstümede koyu kahve tonlarında da bir hırka geçirdiğimde kendimi beğeniyle süzdüm. Hırka fazlasıyla bol olduğu için bi omzu sürekli düşüyordu. En son ayakkabılarımı ayağıma geçirip, çantamı da taktığımda hazırdım. Kapıyı açtığım gibi aşağıdan korna sesleri geldiğinde dakikliğime kıkırdadım. İstesem yapamazdım.

Hızla merdivenleri inip dışarıya çıktım ve Ecem'i gördüğüm gibi ellerimi çırpıp ona ilerledim.

"Naber güzelim." Dedi Ecem yanağımdan makas alırken.

Omuz silkip, "Sen?" Dedim ve verdiğim karşılığın aynısını ondan aldım. Müzik eşliğinde eğlenerek geçirdiğimiz yolun sonunda yata ulaşmış, içine girmiştik. Ecem yukarıya doğru yöneliyordu ki, alt odadan duyduğumuz inleme sesleri ile şaşkınlıkla olduğumuz yerde durduk. Gözlerimiz kesiştiğinde, ikimizinde aklından geçen tek bir isim vardı.

Arslan.

Hızla yanıma yaklaştı ve kulağını kapıya dayayıp kim olduğunu anlamaya çalıştı. Fakat kadının bağıra bağıra inlemelerinden başka hiçbir ses gelmiyordu.

Hayal kırıklığı ile dolduğumda, gözümden yaş gelmemesi için çığlık atmak istiyordum. Ağlamamak için bağırmak hatta haykırmak istiyordum.

Daha 2 ay olmuştu. Hatta daha boşanmamıştık bile! Mahkemeyi bekliyorduk ve sadece boşanmamıza 2 gün kalmıştı! 2 gün sonra kurtulacaktı zaten benden!

Elimi dudaklarıma çıkartıp arkama doğru bir adım attım ancak sert bir şeye toslamam ile durmak zorunda kalmıştım. Halbuki tek istediğim gitmekti.

"Dikkatini mi çekti Ecem?" Dedi o bildiğim hatta tonuna kadar ezberlediğim ses.

İçerideki o değildi. Çünkü şuan yaslandığım bedenden gelen ses sadece ona ait olabilirdi.

Elektrik çarpmış gibi arkama döndüğümde tökezlemiş ve geriye doğru düşmeye başlamıştım. Belimden yakalayıp düşmemi engellediğinde gözlerim sadece gözlerindeydi. Aynı şekilde onunkilerde bende.

İçerideki kişinin o olmamasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes vermiş, gözlerimdeki hayal kırıklığı yok olmuştu. Yerine heyecan eklendiğinde, göğsündeki elimi biraz daha sıktım ve gömleğini avcumda topladım. Klişelerden nefret ederdim ancak şuan yaşadığım klişe için Tanrı'ya dualar edebilirdim.

Biz öyle birbirimizi uzun zamanın üzerine görmüş olmanın getirisiyle bakışırken, arkasından fırlayan kadın ile gözlerimi yüzünden çekmek zorunda kalmıştım.

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin