"Armağan!"İsmimi duyuyordum. Birisi sürekli sürekli bağırıyordu. İşin kötü tarafı cevap vermeye mecalimin olmadığıydı. Daha iki dakika önce gözlerimi dinlenmek için kapatmıştım ve bu ses bunu bölüyordu.
"Armağan!"
Bir kez daha adımı duyduğumda gözlerimi yavaşça araladım.
Siktir!
İki dakika olmamıştı! Resmen bir kaç saat olmuş, hava adeta kararmıştı.
"Arslan!" Dedim ismimi seslenen kişiye hitaben. Onun sesine benzetiyordum ancak uyku sarhoşluğuyla o mu emin olamıyordum.
Bir kaç saniyenin sonunda adım sesleri duyulmuş, Ateş abi yanıma yanaşmıştı.
"Şükür!" Dediğini işittim bastığı yaprak seslerinin arasından. "Nerdesin kızım sen?!"
Onunla ilk defa konuşuyor olmam bir yana, bu kadar endişelenmiş olması beni bir hayli şaşırtmıştı.
"Ateş abi?" Dedim merakla. "Beni mi arıyordun?"
Başını sallayıp beni ayağa kaldırmış ve kucağına almıştı.
"Hepimiz seni arıyoruz. Arslan çıldırmak üzere."
Güçlü kollarıyla beni bir yaprakmışım gibi havaya kaldırmış, gram zorlanmadan taşımaya başlamıştı.
"Uyuya kalmışım. Kusura bakma." Dedim başımı omzuna yaslayıp. Normal şartlarda böyle bir şeyi ona yapmaktan çekinebilirdim ancak o kadar yorgun hissediyordum ki, başımı dahi tutamıyordum.
Uykuyla uyanıklık arasında bir yolculuk yaşamıştım ve tekrar gözlerimi açtığımda neredeyse eve varmıştık.
"Arslan!" Dedi Ateş abi eve yaklaştığımızda. Anlaşılan bir kaç saniye dahi endişeli kalmasını istemiyordu.
Arslan'ın kaybolmamdan korkmuş olması ve benim için endişelenmiş olması beni hafiften mutlu etmiş, gülümsememi bastırmaya çalışmıştım. Şuan büyük bir azar yiyecektim ve bu esnada gülümsemem absürt kaçabilirdi.
Bir kaç gürültünün ardından, Ateş abi beni Arslan'ın kollarına bırakmış, bende başımı onun omzuna yaslamıştım. Kokusu ciğerlerimi doldurduğunda, mırıltıyla daha da sokuldum ve burnumu boynuna gömdüm.
"Ağacın dibinde uyuyordu." Dedi Ateş abi bıkkın bir tonda. "Endişelenecek bir şey yok."
Arslan başını sallamış olmalı ki, çenesi bir iki kez çeneme değmişti.
"Sağolasın." Dedi ve başka bir şey demeden beni içeriye doğru taşımaya başladı. Onca soruyu duymamazlıktan gelip beni odama çıkarttığında gözlerimi açıp ona baktım.
Hala daha endişeli gibiydi. Ancak benim uyandığımı görür görmez bakışlarını üzerimden çekmiş, yine duygularını gizlemişti.
"Neden böyle bir şey yaptın?" Dedi tişörtünü üstünden sıyırırken.
Gözümü kaslarında gezdirmiş, ancak konunun dağılmaması için dikkatimi toparlamıştım.
"Bilerek yapmadım." Dedim huzursuzca. "Yengen sinirimi bozdu, bende yürüyüşe çıktım. Sonra dinlenmek için bi ağacın altına oturduğumda uyuya kalmışım."
Derin bir nefes aldı ve yatağa yanıma kurulup beni kendisine çekti.
"Bir daha sakın yapma." Dedi saçlarıma öpücük kondururken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR
General FictionSevmek yürek ister derdi babam. Kendisinin yüreksiz olduğunu, o yüzden beni sevemediğini söylerdi. Ben doğarken annesini öldürmüş, bu yüzden babası tarafından ölüden beter edilmiş bir genç kızdım. Zor olan bu hayatta hiç mutlu olamayacağımı sanark...