O bedenime değen el tabikide tahmin ettiğiniz kişi değildi. Tüm gece Ecem'in orama burama soktuğu soğuk elleri ve ayakları ile üşüyerek uyumuştum. Öyleki sabah kalktığımda tenim kıpkırmızı olmuştu. Çünkü Ecem ısınacağım diye her yerimi uzun tırnaklarıyla çizmişti.Onu seviyordum. Dostluğundan yana hiçbir sıkıntım yoktu ancak bazı bencil hareketleri beni gerçekten yoruyordu. İşin kötü tarafı ona benzemeye başlıyor oluşumdu. Sanki 23 senedir gerçek karakterimi oturtamamıştım da Ecem sayesinde oturuyormuşum gibiydi. Aslında korkak değilde sanki bastırılmış bir kadınmışım meğer. Güvenebileceğim bir insan olduğunda dağları bile delebilecek kadar cesur oluyordum.
Yavaşça Ecem'in yanına sıyrılıp banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Ortalıkta kimse gözükmüyordu. Sadece Tunahan vardı ve o da salondaki koltuğun üstünde uyuyordu.
Mutfağa girip sepetteki ekmeklerden biraz atıştırurken, Ecem girdi içeriye.
"Yatağımdan kalkıp gitme." Dedi piç bir gülümsemeyle. İma ettiği şeyi anlatmama gerek yoktur umarım.
"Performansını beğenmedim. Kaçıyordum." Dedim bende kıkırdayarak. O sırada işaret parmağımla kollarımdaki çizikleri gösteriyordum.
Ecem koca bir kahkaha atıp, izler için özür dilerken içeriye Arslan girdi. Gürültünün sebebine bakıyor olmalıydı çünkü çok durmadan çıkıp gitmişti. Biz de Ecem ile kolları sıvayıp güzel bir kahvaltı sofrası kurmak için giriştik. Bugün hava dün gecenin aksine çok güzeldi ve sıcacıktı. Salonda kahvaltı etmeye kalksak pişeceğimizden emindim. Bu yüzden bahçe teklifini ben sunmuştum.
Öğrendiğim kadarıyla Arslan ve Ecem Trabzon'luydu. Babaanneleri onlara çırıhta diye bir yemek yapıyormuş ve Ecem'de ona bayılıyormuş. Kendisi pek becerikli olmadığı için bana yalvarmış çırıhta yapmamı istemişti. Tabikide reddettim. Nasıl yapıldığını bilmiyordum ve rezil de olmak istemiyordum. Nasıl olsa bir kaç saat sonra Trabzon'a uçacaktık ve eminim babaaannesi ona orda bir sürü yapardı.
Çok uğraştıracak şeyler yapmadan güzel bir kahvaltı sofrası kurmuş, ve oturmuştuk. En son Tunahan esneyerek masaya oturduğunda Ecem'in gözleri anlık ona kaysada hemen çekmiş ve önüne dönmüştü.
İçten içe ilgi beslediğinden ve beğendiğinden emindim ancak abisini çiğnemek istemiyor gibiydi. Hoş Tunahan'ın da Ecem'le pek ilgilendiği söylenemezdi orası ayrı.
Salata tabağına uzanmak için elimi uzattığımda Arslan bileğimden kavramış, "Kollarına ne oldu?" Diye sormuştu. Kaşları çatıktı. Muhtemelen dün gece kendisinin yapıp yapmadığını hatırlamaya çalışıyordu.
"Ben yaptım abi." Dedi Ecem suçlu bir çocuk gibi dudaklarını sarkıtarak.
"Kavga mı ettiniz?"
Onlar kendi aralarında konuşa dururken, bileğimi Arslan'dan kurtarmış kahvaltıma devam etmiştim. Tunahan bizim aksimize rahattı ve muhabbetle asla ilgilenmiyordu. Gözleri gözlerime değdiğinde elindekine baktım ve ne içtiğini inceledim.
"Sabah sabah kahve mi içiyorsun?" Dedim muhabbetten bağımsızca.
O sırada yan taraftan Ecem'in sesi yükseldi.
"Gece yanına yattımda. Uyku sarhoşluğuyla çizmişim."
Ve Tunahan cevap verdi.
"Kahvesiz güne uyanamam tatlım."
Kıkırdayarak önüme döndüm. Tikican taklidi yapmıştı ancak söylediklerinde de ciddiydi. Kahvesiz güne uyanamadığı kısmında.
Salata dilimini ağzıma atarken gözlerim Arslan'a yönelmişti. Benim aksime o Ecem'e bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR
General FictionSevmek yürek ister derdi babam. Kendisinin yüreksiz olduğunu, o yüzden beni sevemediğini söylerdi. Ben doğarken annesini öldürmüş, bu yüzden babası tarafından ölüden beter edilmiş bir genç kızdım. Zor olan bu hayatta hiç mutlu olamayacağımı sanark...