Bölüm 39- yapma

12.9K 439 5
                                    



Arslan'ın yanına son gittiğim günün üzerinden 3 ay geçmişti. Neredeyse her gün yanına gidip geliyor, ancak hastane randevuları olduğu zamanlarda onu görmeden geçiyordu günlerim. Bazen üzülüyor, bazen de bir an önce sağlığına kavuşması için bunun şart olduğunu düşünüyordum.

Tam da tahmin ettiğim gibi Savaş ona fazlasıyla güç vermiş ve tedaviyi kabul etmişti. Özel doktorlar ile bizzat çalışıyor, öteki yandan da söylediği gibi başına çullanan düşmanları ile savaşmaya çalışıyordu.

Hala daha bu kazanın nasıl olduğunu öğrenebilmiş değildim tabi.

Bir kaç kez ona sormuş, ancak cevap alamadığımdan irdelememiştim de. Ancak aklıma da koymuştum. Onun olmadığı bir zamanda bizzat Ecem'den dinlemek istiyordum.

Usulca kalktım yerimden. Aylar geçtikçe benimde hareketlerim kısıtlanmaya başlamıştı. Bazen hafif ağrılarım oluyor, bazende hiç hamile değilmişim gibi dinamik oluyordum. İşin en kötü tarafı ise doymuyordum.

Adımlarımı mutfağa yönlendirip dolaptan çikolata çıkarttım ve ekmeğe sürüp ağzıma götürdüm. Elimdeki ekmekle tekrar salona girecektim ki kapı çaldı. Ertuğrul ve Aslı gelmiş olmalıydı. Bugün bebeklerinin hastane kontrolü olduğu için sabah erken saatlerde çıkmışlardı.

Kapıyı açıp dışarıya baktığımda karşılaştığım çift Ertuğrul-Aslı ikilisi değilde, Tunahan-Ecem ikilisi olmuştu.

"Hayırdır?" Dedim sabah sabah neden geldiklerini anlamak için. O sıra da Ecem yerinde duramaz bir şekilde Tunahan'a bakmış, bana söylemek için heyecanla beklediği şey adına Tunahan'dan izin almak istemişti. Ancak alamamış olmalı ki susup beni çekiştirmeye başladı.

"Müjdemi isterim." Dedim Ecem üstüne bastırarak. Sonra beni arabaya bindirmiş, kılık kıyafetime bakmamıştı bile. Altımda hamile taytım ve üstümde de Arslan'dan arakladığım tişörtlerimden biri vardı. Saçımın halini söylemek dahi istemiyordum!

Oflayarak bileğimdeki tokayla saçlarımı toparladım ve at kuyruğu yaptım. Ekmeğimi de yol boyunca iştahla yemiş, yarısını da kopartıp Ecem'e vermiştim.

Sonunda eve vardığımızda müjdenin hala ne olduğunu çözebilmiş değildim. Ben arabadan seri hareketlerle inerken, onlar bilerek yapıyormuş gibi yavaş iniyorlardı. Umursamadım ve adımlarımı yavaşlatmadan kapıya vardım. Beklemem gerekse zaten bunun için çabalarlardı.

Zile bastığım gibi kapı açıldığında karşımda Gülnihal abla yerine Arslan vardı.

Ayaklarının üzerinde.

Dimdik.

"Siktir!"

Olduğum yerde tepinip çığlık atarak kucağına zıpladığımda hafifçe yalpalamış ancak devrilmemişti. Önceden olsa yerinden dahi kıpırdatamazdınız tabi ama buna da şükürdü.

"Nasıl?" Dedim ondan ayrılarak. "Ecem hiçbir ilerleme yok demişti dün!"

Gülsem mi ağlasam mı bilemediğim o saniyeler arasında elimi dudaklarıma götürüp bastırdım. Titriyordum ancak bu kesinlikle mutluluktandı.

"Sürpriz yapmak istedik." Dedi Ecem'de arkadan gelerek. "Bir kez de senden gizlediğimiz şey güzel olsun istedik."

Alt dudağımı sarkıtıp önce Ecem'e daha sonra bana bakan Arslan'a çevirdim gözlerimi. Sessizce izliyordu beni. Tepkimi ölçercesine.

"Şükürler olsun." Dedim gözyaşlarımı silerek. Arslan'a bir kez daha sarılmış, "Adına çok mutlu oldum. Gerçekten!" Diyerek kollarımı daha da sıkmıştım.

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin