Bölüm 35- onbir

13K 467 9
                                    



Bazen, bazı olaylarda yaşanan yanlış anlaşılmalar insanları çıkmaza sokabilir ve ruhunu daraltabilirdi. Hele o gözlerde gördüğümüz hayal kırıklığının boşa olduğunu ancak bunun bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu açıklayamadığınız o saniyelerde ruhunuz sanki ufak bir kutunun içine koyulmuşcasına büzülür ve büzülürdü.

Gözlerinin içine baktım ve yaşadığı o hayal kırıklığını gördüm.

Benim mi sanmıştı? Başkasından olduğunu düşünmeyeceğini biliyordum ancak ondan saklamış olmama kırılmış olabilirdi.

"Arslan?" Dedim korkuyla. Yanlış anlaşılma vardı ve benim bunu neden umursadığım meçhuldü.

Ah ben birde gözden ırak gönülden ırak diye diye ondan bir nebzede olsa soğuduğumu sanıyordum değil mi?

O zaman neden üzerine atlamak için yanıp tutuşuyordum?

"Armağan?" Dedi o da hem bana hem de kucağımdaki bebeğe bakarak.

Usulca ona doğru yanaştım ve "Girsene?" Diyerek Ecem'in tuttuğu kapıyı iteledim. Ondan uzak durmak istesemde, kapıma gelen misafiri geri çeviremezdim.

Israr etmemize gerek kalmadan içeriye girdiğinde, Ertuğrul'da sonunda uyanmış, aşağı kata iniyordu.

"Arslan?" Dedi uyku sarhoşluğuyla. "Hoşgeldin."

Arslan başını eğip selam vermiş, "Ecem'i merak ettim." Demişti neden geldiğini açıklayarak. "Bir arkadaşına gittiğini söylediğinde onun Armağan olduğunu bilmiyordum. Rahatsız ettim."

Ertuğrul başını iki yana sallayıp, "Geldiğin iyi oldu." Dedi. "Bende baba oldum. Birileri tarafından övülmeye ihtiyacım var."

Arslan kaşlarını çatıp, "Senin bebeğin mi?" Diye sorduğunda bu sefer Ertuğrul kaşlarını çatmış, "Başka kimin olacaktı?" Demişti.

Gülmemek için kendimi zor tuttum. Yanlış anladığının farkındaydı ve iması bizim bekarlığımızaydı. Hoş biz boşanalı 9 aydan az olmuştu ve evliyken hamile kalsam zaten şu sıralar doğurmak üzere olurdum.

"Armağan'ın olabilirdi." Dedi Arslan kaşlarını kaldırarak. Hiçbir zaman düşüncesini saklayacak birisi olmamıştı.

Ertuğrul bir şey dememiş ve "Benim." Demekle yetinmişti.

"Allah analı babalı büyütsün." Dedi gülümseyerek. Gözleri önce bana daha sonra Sıraç'a dönmüş, yanıma usulca yaklaşmıştı. İşaret parmağını bebeğin suratında gezdirirken gülümsedim ve bende onu izledim.

"Hadi Ecem." Dedi Arslan benim tarafıma bakmadan. Şimdi suçlu ben mi olmuştum? Neden böyle davranıyordu?

İncinerek bir kaç adım geri gittim ve burnuma dolan o kokudan uzaklaştım. İşleri daha da berbatlaştırıyordu.

"Bi gece daha kalsaydım?" Dedi Ecem bi umut. "Bak bende hala sayılırım sonuçta. Senden yana tadacak gibi durmuyorum bari Ertuğrul'dan yana tadayım."

Lafını sokmayı da ihmal etmiyordu!

Arslan sinirle kaşlarını çatmış, "Ecem!" Diyerek dişlerinin arasından konuşmuştu. Bağırmamıştı ama ikimizi de olduğumuz yerde titretmişti.

O sıra da Aslı korka korka aşağıya inmiş, "Sıraç?" Demişti. Korkusu çocuğunu kaçırmış olacağımız mıydı yoksa lohusa olduğu için mi böyle davranıyordu?

"Burada." Dedim Aslı'ya bakarak. Gözleri hemen beni bulmuş, huzurla yummuş ve kalbindeki kolunu indirip bana adımlamıştı.

Bebeğini kucağına bırakmak için uzandığımda beni durdurmuş, "Sana yakışıyor." Diyerek tutmamı istemişti. Bende hiç istifimi bozmadan, canıma minnet der gibi gülümsemiş ve bakışlarımı Sıraç'a indirmiştim. "Allah sana da nasip eder inşallah." Dedi gözleri dolu dolu. Ota boka ağlıyordu ve şimdi de ağlayacak bir şey bulmuştu.

EFSUNKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin