Bölüm 29:Çatlak Ekip

396 24 858
                                    

Yazar Notu:5472 kelime.Dolasıyla YORUM yapın.sdww Ayrıca kan banyosu bitmedi arkadaşlar,sonraki bölüm devamını da yaşayacağız.Yani görmek isteyip de göremediğiniz şeyler varsa hevesiniz gitmesin.İyi okumalar.♡

Axel'den...

Dong!Ses sanki beynimin içinde çalıyormuş gibi hissederken dünden beri üzerimde olan tepkisizliğin ve umursamazlığın üzerimden kayıp gittiğini,yerini şiddetli bir yaşama arzusunun ve ölüm korkusunun aldığını hissettim.Evet;kampım,evim mahvolmuştu,evet,arkadaşlarımdan bazıları ölmüştü ve bu canımı şu dünyada en çok yakabilecek şeydi ama ben hala buradaydım,yaşıyordum ve de bunun devam etmesini istiyordum.Hikayem bencil Olimposluların egosu yüzünden atıldığım bir arenada vahşi bir şekilde ölerek bitmemeliydi.Dünden beri beni ele geçiren tepkisizliğime söverek platformumdan atlamadan önce çaresizce diğer platformlara göz gezdirdim,ittifakımdan birilerini görmek istiyordum.Buraya gelirken o kadar ruh gibiydim ki ittifak üyelerimin buraya nasıl geldiğine,hangi platforma çıkarıldıklarına bile bakmamıştım.Oysa onların hayatları benim elimdeydi,içlerinde Cora'nın bizi hızlı geçide götürecek ipuçları bırakacağını,tek kurtuluş ümidimiz olan gizli geçidin varlığını benden başka bilen yoktu.Kendimi soyutlayarak ve üzüntümün beni ele geçirmesine izin vererek büyük bir hata yapmıştım;ya şimdi onlara ulaşamadan aralarından birisi ölürse?Tanrılarım;bu vicdan azabını asla kaldıramazdım.

Platformumdan atlamadan önce dikkatle konumuma baktım,haraçlar daire şeklinde Cornucopia'nın etrafına dizilmişlerdi ve ben dairenin tam ortasında bulunuyordum.Ama yine de konumumun pek matah olduğu söylenemezdi çünkü boydan baktığımızda Cornucopi'ya en uzak haraçlardan biriydim.Cornucopia'ya en yakın haraç ise kimdi dersiniz?Elbette Nicholas Howel.Belli ki oyunlara gönüllü katılması onu Olimposluların torpillisi yapmaya yetmiş de artmıştı bile.Dionysos'un Nicholas hakkında dedikleri aklıma geldiğinde içimi garip bir ürperti sardı.Bambaşka bir yüz;öyle mi?Bunun ne anlama geldiğini düşünmek bile istemiyordum çünkü Nicholas'ın normal hali bile yeterince tehlikeliydi.Aklımdan beni korkutan düşünceleri atmaya çalışıp tüm konsantrasyonumu toplayarak platformumdan atladım ve Cornucopia'ya doğru dosdoğru koşmaya başladım.Bulunduğum konumla Cornucopia arasındaki mesafe diğer haraçlara nazaran fazla olsa genel anlamda çok fazla olduğu söylenemezdi;buna rağmen iki dakikalık koşunun sonunda yüzümden terlerin deli gibi aktığını hissediyordum;sanki vücudumdaki tüm salgı bezleri bir araya gelmiş ve ter üretmeye çalışıyordu.Ama havanın sıcaklığı düşünülürse bu durum oldukça normaldi;çölün ortasındaydık yahu!Sıcak şimdiden öyle bir vurmaya başlamıştı ki başımda yumurta pişirebilirdim.Arenada avladıklarımızı böyle pişirebilir miydik acaba?En azından sıcak bir işe yaramış olurdu.Çölde olduğumuz düşünülürse bu yoğun sıcaklık yerini gece ürpertici bir soğukluğa bırakacaktı ki bu düşünce beni çok korkutuyordu.Çünkü karşında savaşman gereken biri olduğunda karşındaki rakip ne kadar güçlü olursa olsun her koşulda ona karşı koymak için elinden geleni yapabilirdin ama doğal koşullar karşısında tamamıyla çaresizdik ve elimizden hiçbir şey gelmiyordu.Ama tabi doğal koşulları dert etmek için bile önce kan banyosunu atlatmak gerekiyordu ki sonra dert etmem gerekenleri şimdiden dert edersem bunu gerçekleştiremeyeceğimden aklımdaki her şeyi çıkarıp içinde bulunduğum cehenneme odaklanmaya çalıştım.Hoş;herhalde bir cehennemin ortasındayken aklı illa ki başka yerlere giden tek kişi ben olabilirdim.

Tam Cornucopia'ya oldukça yaklaşmıştım ki benden önce yaklaşan herkesin çığlık atarak geri döndüğünü veya tam tersi yöne doğru tabana kuvvet koştuğunu görünce içimi hem garip bir merak hem de korkutucu bir ürperti sardı.Temkinli adımlarla tüm irade gücümü zorlayarak biraz daha yaklaşmaya çalıştım ama zaten buna gerek de kalmadı;ben daha ilk adımlardayken gözümün önüne perde gibi canavar kanatları indi ve canavarın pençeleri arasındaki bir kız canavarın pençelerini aşağıya indirmesiyle korkutucu bir hızda yerle birleşti.Tanrılarım;bu ne anlama geliyordu,arenada canavarların ne işi vardı?Kahretsin;cevap gayet ortada değil miydi,neden inanamazlık ediyordum ki?Annabeth'in sesi kulağımda çınlarken içimi büyük bir öfke kapladı.Arenaya doğal zorluklar dışında da pek çok zorluk ekledim.Bunu yapabildiğine inanamıyordum!Doğal koşullar yüzünden zaten pek çoğumuzun hayatını kaybedeceğini,kaybetmeyenlerin de sürüneceğini düşündükçe ona zaten öfkeleniyordum ama bu yaptığı bambaşka bir seviyedeydi.Sanki açlıkla,gündüz bu arenadaki dengesiz sıcakla,geceleri de dengesiz soğukla,bir de daimi olarak diğer haraçlarla uğraşacağımız yetmezmiş gibi bir de şimdi işin içine canavarlar ekleniyordu.Acaba Annabeth bize başka ne gibi sürprizler hazırlamıştı?Amacı umrumda falan değildi,ona karşı içimde yoğun bir sinirin biriktiğini hissediyordum.İhanet eden melezlerle kampçılar arasındaki savaş körüklenmesin diye biz haraçları böyle acımasız bir arenaya mahkum ettiği yetmezmiş gibi bir de bunu yapmıştı.Dışardakilerin durumu kötüye gitmesin diye bizler; arenadakiler harcanmıştı.Arenaya bir gizli geçit koymuşsa ne olmuştu ki sanki?Kaçımız o raddeye gelene kadar bu koşullar içerisinde hayatta kalabilirdi sanki?İçimden Annabeth'e ağır bir küfür sarf ederken ben saçma sapan öfke nöbetimi yaşarken canavarların beni fark ettiğini görünce hızla kendimi uzağa atıp saklanabildiğim kadar saklandım ama elimde değildi;neler olacağını izlemeden ayrılamıyordum. Korkunç bir düşüştü,kızın vücudundaki tüm kemiklerin kırılmış olduğunu ve çoktan ölmüş olduğunu tahmin ettim ama nasılsa kız tir tir titreyerek yerinde doğrulmayı başardı.Tanrılarım;yüzü korkunç bir hale girmişti.Vücudunun her yerinden kanlar akıyordu ama yüzü felaket bir durumdaydı, düşüşünün etkisiyle yüzünün bazı kısımları resmen içeri çökmüştü ve yüzünün her noktasından kanlar akıyordu.Tüm yüzü öyle bir kana bürünmüştü ki kızın kim olduğunu tahmin etmenin mümkün olduğunu bile sanmıyordum ama kızın çekik gözlerini görünce kim olduğunu birden anladım: Maria Anna Sony.Zaten eğitimlerde düşük performans sergilediği için ilk saniyelerden bu hale gelmesine şaşırmamıştım.Maria Anna Sony kendini zorlayarak doğrulduğunda başındaki gorgonlardan ilki pençelerini kızın kalbine saplamak için hamle yaptı,nasılsa Maria Anna Sony hızla geriye kayarak bu hamleyi engellemeyi başardı ama arkasındaki gorgon hiç vakit kaybetmeden pençelerini kızın boynuna geçirdi.Maria Anna Sony'den sanki birisi boğazını sıkıyormuş gibi bir boğazlanma sesi çıktı,muhtemelen acıdan nefesi kesilmişti.Ela rengi gözleri bir an kilitli kalıp dehşet içinde boşluğa baktıktan sonra gorgonun pençelerini boğazından çekmesiyle kız ağır ağır,sanki olabildiğine yavaş bir şekilde yere yığıldı ve eli yerdeki kumlara temas ederken gözleri açık bir şekilde cansızca boşluğa bakar halde takılı kaldı.Ölmüştü.

Yanlış Taraf | PJO×Açlık Oyunları(Katılımlı Hikaye)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin