24.Bölüm Yokluğunda

96 40 204
                                    

Bölüme geçmeden önce sol alttaki "🌟" tuşuna basar mısın acaba rica etsem? (((Şu an bastığını düşünüyorum. Teşekkür ederim öncelikle bir şans verip okuduğun için değerli takipçim... İyi Okumalar diliyorum... Oy ve yorumlarını merak ve heyecanla bekliyor olacağım...)))

Diğer kurgularıma da zaman ayırıp en kısa zamanda yazmaya başlayağım. Yeni bölümler en kısa zamanda gelmeye başlayacak. Hiç şüpheniz olmasın.

Bir de aslında sürpriz olacaktı amaaaa dayanamadığım için bunu da burada söyleyeyim dedim. Yine çok farklı ve güzel bir kurguyla geleceğim... Şu an düşünme aşamasındayım yazıp yazıp sildiğim oluyor umarım en kısa zamanda yeni kurgumda da buluşuruz. Takipte kalınız...

İyi Okumalar İNCİ TANELERİM
***

Selda Dinçer'den

Yalın'ın sert bir yapısı olduğunu zaten biliyordum. Ama bana olan nefretinin bu denli büyümüş olduğunu bilmiyordum. Düşünsenize bir evladın annesine olan nefreti her şeyin önüne geçiyor,hem de her şeyin...
Sevgisinin, gururunun...
Aslında her an hepsinin yanındaydım ben hem de her an...
Sadece onlar bunun farkında değillerdi. Yalın'ın, Haluk'un her adımını Amerika'dan takip ettiriyordum adamlarım sayesinde...
Deren'i zaten Amerika'dayken gözümün önünden ayırmıyordum bile. Okula gidip geldiğini, eve kaçta girdiğini, kimlerle arkadaşlık kurduğunu, kimlerle gezdiğini, neler yiyip içtiğini...
Her şeyini takip ediyordum elimden geldiğince. Ama aklım onda ve oğlumdaydı...

Adamlarımdan aldığım haberlerle beraber endişeye düşmüştüm.
Mafyadan bozma adamların kampın etrafında dolaştığını duyunca bir uçak bileti alıp Antalya'ya yanlarına uçuvermiştim. Adamlarımla beraber Yalın'ı alıp götürmelerini emrettim. Ve olaylar geçene kadar onu korumalarını söyleyip tekrar ilk uçakla Amerika'ya Deren'in yanına uçmuştum.
Daha sonra Deren'in karşısına başka biri gibi çıkmıştım. Ne diyebilirdim ki? "Ben senin annenim kızım. Yıllar önce terk edip gittim...Affet beni!" Falan mı? Diyecektim. Affeder miydi ki? Her şey için hayatım boyunca ben suçlanmıştım.
Ama kimse bana bunu yaşatanlara laf etmemişti bile.

Haluk ile nasıl evlendiğimizi hâlâ dün gibi hatırlarım. Annem ve babam asil bir aileden geliyorlardı. Haluk'un ailesinin tam tersine...
Hani klişe bir söz vardır ya. "Biz ayrı dünyaların insanıyız." Bir de böyle demezler mi? Dünya dediğin birdir, tektir. Yaşanabilir tek yer... Eee o zaman ne bu ayrımcılık? Herkes eşit değil miydi hani?
Gel gelelim bizim hikâyemize.
Haluk ile beraber üniversiteden tanışıyorduk. Birbirimize aşık olduk. Üniversiteyi bitirince evlenme kararı
almıştık.

Ama benim ailem karşı çıktı. Hem de ne karşı çıkmak...
Neymiş efendim Haluk bizim ailemiz için uygun bir damat adayı değilmiş, bize layık olamazmış falan filan...
Ben ise hâlâ anlam veremiyordum. Evlenecek olan ailem miydi? Yoksa ben miydim? Ben kendi kararlarımı alacak yaşı çoktan geçmiştim.
Hem aşık olmak kötü bir şey miydi? Sevdiğin adamla hayatını birleştirmenin nesi bu kadar kötü olabilirdi ki? Annemle babam kendi kararlarını yıllar öncesinde alıp evlenmişlerken neden bana bu denli karşı çıkıyorlardı ki?

DERİNLERİMDE BULDUĞUM İNCİ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin