Bugün Nuran Hanım'la seçtiğimiz, doğrusu Nuran Hanım'ın önceden seçip benim de onayladığım 4 kişiyle görüşüp, değerlendireceğiz. İlk o olarak şu pislik polisin gelmesini istedim. Nuran Hanım'ın ise bu durumdan henüz haberi yok. Önce Halil İbrahim'le görüşüyorum. Emniyetin, özellikle de ahlak büronun içine adam sızdırmasını istiyorum. Aslında böyle bir şeyin mümkün olup, olmadığını öğrenmek istiyorum desem daha doğru olur. Bana, önceden bazı memurların güzel hediyeler karşılığında, planlanan operasyonları önceden haber verdiklerini, ancak Serkan Komiser'den sonra bunların tek tek ayıklandığını söylüyor. Dediğine göre, yeni memurlara bu işi çıtlatmak gerekirmiş, fakat riskli imiş. Hiç anlamadığım ve anlamak da istemediğim şeyler bunlar. Sarı ışıkta bile geçmeyen biri olarak bu gibi şeyleri yapmaya mecbur bırakılmam sinir ediyor beni. Sonuç olarak şimdilik yalnızca güvenlik tedbirlerini arttırmakta karar kılıyorum.
Nihayet polis memuru geliyor ve konuşmaya başlıyorum. Nuran Hanım ise, hala bana bozuk olsa gerek, hiç konuşmuyor.
"Hoş geldin."
"Hoş bulduk efendim."
"İsmin neydi?"
"Tevfik Kabasakal."
"Kaç yaşındasın Tevfik?"
"34 yaşındayım efendim."
"Daha büyük gösteriyorsun."
"Herkes öyle der."
"Neden heyecanlısın Tevfik?"
"Hata yapmamak için kendimi fazla kasıyorum sanırım."
"Kasma bu kadar kendini. Rahat ol."
"Peki efendim."
"Yabancı dil durumun nasıl."
"Biraz ingilizce var."
"Ne kadar?"
"Derdimi anlatacak kadar?"
"Derdin ne?"
"Nasıl?"
"Daha önce nerelerde çalıştın?"
"Bu zamana kadar pek çok işte çalıştım ama en çok..."
Derken kesiyorum sözünü. Nuran Hanım'ın kıvrak zekası, anında bir şeylerin döndüğünü anlıyor.
"Talep ettiğin ücret nedir?"
"Uygun görülen."
"Devletin maaşı yetmiyor mu ki?"
"Nasıl?"
Hiddetle ayağa kalkıyorum. Nuran Hanım'ın gözleri dehşetle açılıyor.
"Çabuk terket burayı, seni pislik herif! Tecavüzcü, rüşvetçi, ırkçı, işkenceci bir şerefsizi devlet çalıştırabilir. Fakat ben çalıştırmam!"
Duydukları karşısında kaskatı kesiliyor Tevfik. Hiç beklemediği şekilde edindiğim bilgiler ve ani çıkışım karşısında nasıl tepki vereceğini şaşırıyor. Bu arada gerçek ismi Tevfik falan değil. Önce yaklaşık üç saniye kadar düşünüyor. Sonra da, tıpkı benim gibi, ani bir çıkışla kalkıyor yerinden.
"Laflarına dikkat et lan pezevenk! Senin karşında devlet memuru var!"
"Defol git şuradan! Bayanın yanında terbiyemi bozma benim."
Bir an bana saldıracağını düşünüyorum, öfke ve nefret dolu gözlerine bakarken. Saldırıp, saldırmamak konusunda gidip geliyor. Sonra kendine hakim olup, hızlı bir şekilde çekip gidiyor. Onunla birlikte Nuran Hanım'da terk ediyor odayı. Ne olduğunu anlamıyorum. Acaba yanında kaba konuşmam rencide mi etti kendisini?
Hemen odasına gidiyorum. Kapıyı çalışıyorum fakat ses vermiyor. Tekrar çalıyorum, yine ses yok. Sonra kapıyı açıyorum. Odasında değil. Nereye gitti ki şimdi? Koridora göz gezdiriyorum. Derken kadınlar tuvaletinden çıkıyor gözleri hafif nemli bir şekilde. Sinirlendiği zaman anında yaşarır gözleri. Ters yöne doğru gitmeye çalışıyor, önünü kesiyorum. Ben daha ne olduğunu sormaya fırsat bulamadan çemkirmeye başlıyor.
"Bunu bana söylemeyi ne zaman düşünüyordun? Yoksa artık bana da mı güvenmiyorsun?"
İlk kez benimle 1. tekil şahıs ekiyle konuşuyordu. Gözlerindeki bulutlar boşaldı boşalacak. Halbuki hiç alakası yoktu, onunla paylaşmamamın.
"Nuran Hanım birazcık mantıklı olun lütfen. Size güvenmezsem, kime güvenebilirim ki? Ayrıca güvenmesem bu konuşmayı yanınızda yapmazdım." İkna olmuyor. Kadınlarla çalışmak güzel olduğu kadar, gerçekten çok zor. Bir pezevenk olarak emin olduğum tek şey bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibele
HumorAlışılmışın dışında bir kadın pazarlayıcısının işlettiği, alışılmışın dışında bir genelevde geçen hikayede, aksiyon, mizah, dram, gerilim gibi olguların iç içe geçtiği kurgularla karşılaşacaksınız. Uçta kalmış hayatların serüvenlerine tanık olacak...