22- hain plan-

712 41 0
                                    

Selamlaaar ederim

Yeni bir bölümle geldim biraz romantiklik biraz kavga gürültü var hadi bakalım

Keyifli okumalar dilerim

Sadece iki kelime çok büyük bir önem taşıyordu şuan. Pilotun ölmesi demek yere çakılmamız demekti belki de sona gelmiştik hepimiz burada ölücektik. Titreyen elimi Kerem'e uzattım ve içime dolan koruma duygusuyla ona sarıldım bizde durum biraz ters olmuştu. Kerem gözlerimin içine baktı ve anlamlı bir şekilde gülümsedi. "Birlikte şehit olucaz he güzelim?" kalbime bir serinlik doğdu sanki. Şehit olmayı çok istiyordum. Belki çok daha fazla düşmanı ortadan kaldırdıktan sonra olsa daha güzel olurdu ama takdir-i ilahi işte. İtiraz etme hakkımız var mıydı ki? Sevdiğinin gözlerinin içine bakarak. Onunla birlikte şehit olmak kadar güzeli var mıydı hem?

Kopan gürültüyle herkesin bakışı Aybüke'ye döndü. Aybüke Sinan'ı ittirmişti "Burda hepimizi kurtabilirim ama sen burda beni sıkıyorsun ya" diye cırladı ve tutunarak pilot kabinine doğru gitti. Sanırım bir kurtarıcımız vardı. Ve her ne kadar henüz tam olarak ısınamamış olsam da o Aybüke'ydi.

Kerem önüme düşen bir saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdığında dikkatimi tekrar ona verdim. "Başka sefere artık" dedi ve göz kırptı. Bir an gülümsiycek gibi olsam da ciddi duruşumu bozmadım ve geri çekildim şuan ciddi bir durumdaydık sonuçta. Koltuğa geçip oturduğum da Kerem de yanıma oturdu. Neden geri çekildiğimi anlamış olmalı ki hiçbir şey dememiş ve dümdüz helikopterin bir köşesine bakmaya başlamıştı.

Bakışlarımı ondan çektim ve etrafta gezdirdim gözüm abim ve Nasthya'ya takıldı Nasthya başını abimin omzuna koymuş gözlerini de kapatmıştı abimse onu yatıştırmak için saçlarını okşuyordu. Aslında abimle gerçekten yakışıyorlardı ama onun bana yaptığını nasıl unutabilirdim ki? Hem abim nasıl bu kadar çabuk unutmuştu? Ben onun ihaneti yüzünden ölebilirdim. Ama herkes ona anlayış göstermiş ve onu affetmişlerdi. Belki bir gün bende affederdim ama bu çok zor bir ihtimaldi işte.

Sessiz bir yolculuğun ardından nihayet kaldığımız yere ulaşmıştık helikopterden inerken başımın döndüğünü hissettim. Yalpalıyacak gibi olduğumda Kerem anında koluma girdi ve kulağıma yanaşarak fısıldadı. "Döndüğümüzde mutlaka doktora gidicez" dedi. Onu başımla onayladım ve onunla birlikte yürümeye başladım.

Beni bir odaya götürüp yatırdı ve anlıma bir öpücük kondurdu "biraz uyu dinlen önemli birşey olursa ben haber veririm" dedi ve gitmek için yeltendi anında bileğini tuttum "uyuyana kadar kal" dedim. Kerem de bende yanlızken o sert tavırlarımızı bir kenara bırakıyorduk. Kerem gülümseyerek yatağın kenarına oturdu ve saçlarımla oynamaya başladı. Çok geçmeden gözlerim kapanmıştı bile

#### Sinan'dan #####

Aybüke helikopterden indiğinde yanına gittim aslında ona yanaşmak istemiyordum. Geçmişte bir kere pişman olmuştum zaten. Onunla ben olamamıştık. Ama sanırım özür dilemem gerekiyordu.

Ben çok ciddi bir adam değildim. Kerem'le bile bazen şakalaşırdım ama şimdi ciddi olmam gerekiyordu ve açıkçası kelimeleri toparlamak benim için oldukça zordu. "Aybüke" dedim dikkatini çekmek için. Aybüke dönüp bana baktı bir süreliğine gözlerimiz kesiştiğinde bakışlarını çeken ben oldum. "Özür dilerim bilmiyordum" dedim. Aybüke sinirli görünüyordu. "Sen benim hakkımda ne biliyorsun ki?" diye bağırdığında afalladım. O böyle biri değildi hep sevimli sevimli konuşurdu. "Neden bağırıyorsun şurda özür diliyoruz değil mi?" istemsizce bende sesimi yükseltmiştim. Aybüke yumruğunu sıktı. "Sen beni hep küçük görüyorsun ben sandığın gibi korunmaya muhtaç değilim" dedi ve yürümeye başladı kolundan tutarak durdurdum. "Bu yüzden mi terk ettin lan beni? Bu yüzden mi okulda en çok nefret ettiğim kişiyle evlilik haberini aldım ben?" dedim ve istemsizce birkaç küfür ettim. Aybüke "ağzını bozma" dedi ve tekrar gitmeye yeltendi. "Bana cevap ver" diye bağırdım bu sefer de daha önce sormamıştım ama şimdi cevabımı almadan bırakmıycaktım. "Sen neden asla bana inanmak istemedin peki Sinan?" diye sordu bu kez de. kaşlarımı çattım neye inanmamı bekliyordu ki? "Sinan sana düğün davetiyesi mi geldi he? Hayır değil mi çünkü öyle birşey asla olmadı. Senden ayrıldım çünkü senin yaptığın işten korktum seni daha sonra kaybetmektense o  zaman kaybettim" dedi gözünden yaşlar gelmeye başlamıştı. İçim sızlasa da katı duruşumu bozmadım."sonuçta çoktan vaz geçmiştin benden neden bizimle geldin? Neden kabuk tutmuş yarayı deştin?" Aybüke bana sımsıkı sarıldığında neye uğradığımı şaşırdım. Ne itebildim onu ne de sarılabildim öylece bekledim. "Özür dilerim ama seni görünce ne kadar çok özlediğimi fark ettim" dedi. "Bunu düşünücem" dedim ve geri çekildim. Ne diyceğimi ne yapıcağımı bilemiyordum. Bu yüzden yürüyüş yapmaya karar verdim ve ormana doğru yürümeye başladım.

#### Esra'dan ####

O kadar çok uyumuştum ki uyandığım da neredeyse akşam olmuştu. Telefonuma baktığımda Alev'den bir çağrı ve birde video geldiğini gördüm. Önce videoyu izlemeye karar verdim ve oynatma tuşuna bastım.

Alev'in elinde bir davetiye vardı ve neşeyle onu sallıyordu. "Esraaa ben evleniyorum" diye cırladı. Hemen arkasından Erdem abim kamera da göründü. "Hem de bu yakışıklıyla" dedi Alev abime göz kırparken. Yan yana çok güzel bir çift olmuşlardı. Erdem abim sözü aldı. "Abicim davetiye yollayarak haber vermek istemedik bizde böyle yapalım dedik. Haftaya düğün var seni ve Emsar'ı burada göremezsem bozuşuruz" dedi. Ve kadrajdan çıktı. Alev gözleri parlayarak bakıyordu ekrana. "Gelmezsen seni kankalıktan men ederim bak kızım harbiden çok özledim ya. Neyse öptüm bb" dedi ve video sonlandı. Onları ne kadar çok özlediğimi düşündüm. Alev'i ,  abimleri annemi,  babamı hepsini fazlasıyla özlemiştim. İçten içe o düğüne gidebilmek için dua ettim. burdaki görevimiz bitmeden dönemezdik ve sadece bir haftam vardı.

Yattığım odadan çıktım ve etrafta Kerem'i aradım ama ortalıkta Nasthya'dan başka kimse de yoktu oflayarak yanına oturdum ve göz ucuyla ona baktım onunla barışmak istediğimden çokta emin değildim ama herkesin nereye gittiğini merak ediyordum. Soğuk bir sesle "herkes nereye gitti?" diye sordum. Nasthya bana döndü oldukça yorgun görünüyordu. "Kerem, Aybüke ve Ensar araştırma yapıyorlar ama başka kimseyi odaya almıyorlar Sinan da bir şeye kızmış sanırım gitti yok burada" dedi. Nedense onun yorgun haline üzülmüştüm benden beklenmiycek birşey yaptım ve. "İstersen sen git yat yorgun görünüyorsun" dedim. Nasthya baya düzelttiği aksanıyla yeniden konuştu. "Ensar'ı bekliyorum bana önemli birşey söyliycekmiş" içten içe sırıttım ama sadece içten içe. Çünkü ne söyleyeceğini az çok tahmin edebiliyordum. "Sana abimle bol şans" dedim ve yürümeye başladım belki giderken Sinan'la karşılaşır ve ne olduğunu sorardım. Böylece de Kerem'lerin işi bitene kadar kendime bir meşgale bulmuştum.

Baya yürüdüğümde durdum. Gerçekten yorulmuştum ve biraz daha gidersem kaybolabilirdim. Dinlenmek için bir taşa oturdum ve nefes alış verişlerimin düzene girmesini bekledim. Buraya kadar gelirken bu kadar yorulcağımı hiç tahmin etmemiştim. "Sinan" diye seslendim belki buralardadır ümidiyle. Defalarca Sinan diye bağırdığımda nihayet o yeşil gözler odağıma girmişti. "Yenge?" dedi. Ona göz devirdim. Bana yenge demesi garibime gidiyordu. Gerçi rütbelerimiz eşit olduğu için resmi konuşmamıza gerek yoktu. Bunu sonra düşünmeye karar verdim.

"Neden burdasın?" diye sordum önce davranarak. Sinan yanımda ki taşa oturdu ve "Aybüke'yle kavga ettik" dedi. Kaşlarımı çattım. Neyin kavgasını yapmışlardı ki birbirlerini bu kadar az tanırken hemde? "Ne kavgası?" dediğimde Sinan bezmiş gibi baktı. "Yenge sen gerçekten başka bir alemde yaşamış olmalısın" dedi.

Doğru ya Aybüke bizim mahalledendi. Kerem ve Sinan da öyle. Ve Aybüke'nin benim hoşlandığım biri zaten var derken bahsettiği kişi de Sinan'dı bunu nasıl atlamıştım ben? "Beni bırakma sebebi asker olmammış yenge ama madem öyle o zaman neden burada? Buraya hiç gelmemeliydi" destek vermek için omzumu sıktım. "Ona yeni bir şans ver belli ki senin için buraya kadar geldi yoksa burda ne işi olur ki?" Sinan tam ağzını aralamış birşeyler diycekken sesler duymaya başladık.

Hemen ikimiz de ağaçların arkasına saklandık. Üç dört tane silahlı adam konuşuyorlardi. "Bunlar bizim düşmanımız değil mi? Neden onlardan yardım alıyoruz ki?" kısa boylu adam bunu sorduğunda yanındaki devasa cüsseli adam ensesine bir tane geçirdi. "Senin hiç kafan çalışmaz mı? lan  dedik ya onlar düşmanı yendikten sonra onları yok edicez diye" yanlarında ki yaşlı duran adam konuştu bu kez de "bir taşla iki kuş vurucaz onlar hem halkımızı kurtarıcaklar hemde bu ecelleri olucak" kolum yumruk olmuştu bile sinirle soludum. Bu yanlarına kalmayacaktı.elbette o hain planlarını alt üst edecektik.

Bölüm burada bitmiştir

Ensar Nasthya'ya ne diycek?

Sinan Aybüke'yle barışıcak mı?

Esra ve Nasthya buzları eritebildi mi?

Aşk-ı HarekatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin