3-ilk gerçek görev-

5.7K 204 54
                                    

Sabahın ilk ışıkları yüzüme vurarak uyanmadım tabi ki. Çünkü burada güneşten önce uyanmamız gerekiyordu. Tabi ki "asker kalk" sesiyle uyandım. Ve hızlıca hazırlanmaya koyuldum. Burada daha ikinci günümdü. Ve önümde uzun bir zaman vardı. Sürekli neler olucağını düşünüp duruyordum. Her seferinde farklı bir kurgu oluşturuyor, daha da heyecanlanıyordum. Aksiyon ve macera beni bekliyordu.

Yataktan fırladım ve dolabımın önüne koştum. Neyse ki kız olduğumdan bana tek kalabileceğim bir koğuş vermişlerdi. Kıyafetimi dolaptan çıkardım ve narince okşadım. Bu üniforma benim hayalimdi, mesleğimdi, vatanımdı, görevimdi, ben yıllarca bu üniforma için yaşamıştım ve belki de bu üniformayla ölecektim.

Üniformamı giydim ve saçlarımı tepe de topuz yaptım, diğer türlü görev esnasında beni rahatsız edebilirdi. Ve bir asker için her saniye önemliydi. Saçımı düzeltene kadar belki de biri tarafından vurulabilir ya da birini kurtarma şansımı kaybedebilirdim.

Her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünme huyumdan bir türlü vaz geçemiyordum ve bu bir çok kez başıma sorun açmıştı. Tıpkı şimdi olduğu gibi. O kadar dalmıştım ki düşüncelere, telefonumun çaldığını bile fark edememiştim.

En önde abim ve Kerem olmak üzere bir sürü asker bir anda odama girdiler. Abim öne atıldı ve yüzümü avuçları arasına aldı "iyi misin? bir yerine bir şey olmadı değil mi?" . yutkundum ne diyeceğimi bilemiyordum. ben herkesi tek tekincelerken, askerler de etrafı kolaçan ettiler. Gözüm kerem'e takıldı. Onun gözlerinde endişe vardı sanki. Abimin iki adım arkasındaydı. Yani abim olmasaydı o ileri atılıp bana bir şey olup olmadığını kontrol edicekti. Yapar mıydı ki?

"Dram yapmayı bırakın da burada ne oluyor onu söyleyin" diye kükreyen Kerem, aklımdaki düşünceleri silip attı. O ve endişelenmek mi? benim için mi? zaten daha dün tanıştığım adam benim için neden endişelenecekti ki? sadece hayal gücüm saçmalıyordu işte

Ama bu durumda onlara ne demeliydim? "Şey sadece telefon zil sesi" desem bana ne tepki verirler?. Abimin ellerinden kurtuldum. Ve her ihtimale karşı bir iki adım geriye kaçtım. Arka cebimden telefonumu çıkardım. Ve onlara doğru salladım. "Yalnış anladınız. Bu sadece telefonumun zil sesi" abim rahatladığını belli edecek şekilde nefes verdi ve diğer askerleri de alıp çıktı. Kerem'le başbaşa kaldık. Öfkelenmişti. Yüz ifadesi bunu fazlasıyla belli ediyordu. Onun yüksek çıkan sesine karşı kendime hazırladım. Ve beklediğim oldu. Adam adeta yüzüme doğru kükredi. "Önce o lanet telefonu aç ne konuşucaksan konuş sonra da derhal odama gel" kapı çarptığında irkildim. Ve yatağa oturup telefonu açtım

"Alo" sesim üzgün çıkmıştı. Neden üzüldüğümüyse gerçekten bilmiyordum "oralarda üzdüler mi seni demiycem. Çünkü sen bana ihanet ettin. Haber vermeden kaçıp gittin. Üç çocuğumla beni yapayalnız bıraktın" göz devirdim. Hep üç çocuğumuz olduğundan bahsederdi. Onları da leylekler getirmişti galiba "benim göremediğim şeyi sen nasıl görüyorsun acaba çok merak ediyorum" telefondan bir homurtu geldi. "Çocuklarımıza şey deme alınırlar" Alev böyleydi işte bir anayasanın ilk üç maddesi bir de Alev değiştirilemezdi. "neyse Alev hanım azarınızı daha sonra atarsınız şu anda acilen fırça yemem gerek" Alev kıkırdadı "günde üç öğün yemek yerine fırça yemeye mi başladın" ofladım "lütfen dalga geçme, zil sesim soruna yol açtı, muhtemelen çatışma çıktı sandılar. ve binbaşı ne kadar çok gecikirsem o kadar çok kızar" Alev kahkaha atmaya başladığında hiç istemesem de telefonu yüzüne kapattım.

Kerem'in odasının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı tıkladım. "Gir" sesi gelir gelmez içeri girdim ve Kerem'in karşısında hazır ola geçtim "bana hemen ne olduğunu açıkla, nedir bu saçmalık?" elimle bir dakika işareti yaptım ve üzerimi düzelttim , en küçük beden olmasına rağmen çok büyük gelmişti üniforma. "Hah şimdi söyleyebilirim, binbaşım gerçekten çok üzgünüm ama aklımdan tamamen çıkmış zil sesim, ben asla bunun yanlış anlaşılacağını düşünmemiştim" Kerem suratını oldukça ifadesiz tutuyordu. Onu dövmek istiyordum, bu yüzden. "Değiştirdin mi peki?" başımı olumlu anlamda salladım, tabi ki daha telefonla konuşurken değiştirmiştim o zil sesini. "İyi çık ve diğerlerinin yanına git, bende geliyorum" hazır ola geçtim ve asker selamı verdim. "Emredersiniz binbaşım" dedim ve kapıya doğru hızla yürüdüm. Ama paçama takılıp dengemi kaybettim. Havada bir şeye tutunmaya çalışırken. Kerem yerinden kalktı ve beni tuttu. Utanarak baktım yüzüne, ne yapmalıydım sessizce çekip gitse miydim ki?

Aşk-ı HarekatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin