3 Gün sonra
Abimler gitmiş, ortalık sakinleşmişti. Binbaşının beni geçen seferki gibi kaçırmasını bekliyordum. Ama herhangi bir şekilde buna teşebbüs etmemişti. Yalnızca sıkıcı şeyler yapıyorduk. Eğitim görmek. Odun taşımak falan gibi. Birde beni çamaşırcı yapmışlardı. Herkes benimle sıkı fıkı olmuştı bu yüzden. Her gördüğüm "Esra be bunu da yıkasana" der olmuştu. Hatta bir keresinde askerin biri karşıma geçti üzerindeki tişörtü çıkarttı ve bana göz kırparak tişörtünü uzattı. Bunu gören abim de onu bir güzel dövdü. Ama onun tek amacı afilli bir şekilde vermekmiş tişörtü, yıkamamı istiyecekmiş. Buna gerçekten çok gülmüştüm
"Esra binbaşı seni çağırıyor" Ensar abim bana bakarak bunu söylediğinde sevinçle zıpladım ve bütün suyu yere taşırdım. Tabiki o kadar kıyafeti elimde yıkayamazdım. Leğene koymuş çiğniyordum sadece.
Leğenden çıktım ve terliklerimi ayağıma geçirdim. Abim "Dikkat et kayma" dedi. Ama ona cevap veremedim çoktan koşmaya başlamıştım.
Kerem'in odasına geldiğim de bir anda içeri daldım. O öyle düşünsün ya da düşünmesin onunla yakın olduğumuza karar vermiştim. Ve bir iki seferdir ona karşı fazlasıyla rahat davranıyordum. insan yakın olmadığı birine doğum günü hediyesi almazdı ki. Rahatsız olucaksa hediye almayacaktı. Bu düşünceyle elim künyeme gitti. Sırıtarak künyemi kıyafetimin üstüne çıkardım. Güzel duruyordu bu şekilde. Sanki eksikmişim ve o beni tamamlayan parçammış gibi geliyordu bana.
"Buyur Esra" gülümsedim. "Sen çağırmışsın bende çamaşırları bırakıp buraya koştum baksana parçalarım bile sıvalı hâlâ" kıkırdadı. Bu çok nadir yaptığı bir şeydi, yanımızda kimse olmadığı zaman yapıyordu bunu sadece. "Evet çağırdım" dedi. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Yeni bir göreve gitmek için fazlasıyla heyecanlıydım. Bunu anlamış gibi sustu. heyecandan kalbimin duracağını düşünmeye başlamıştım. Ve galiba o surat ifademden keyif alıyordu. "Söyle artık hadi" masanın altına eğildi ve bir poşet çıkarıp bana uzattı. "Bunlar nedir?" omuz silki "aç bak" anında açtım. Poşetin içinde Kerem'in kıyafetleri vardı kaşlarımı çattım ve sert olduğunu umduğum bakışlarımı attım. "Bu ne şimdi". Sırıttı " onları da yıka" omuz silktim. "Bana ne yıkamıyorum. Anlımda çamaşırcı falan mı yazıyor benim" Kerem bir anda ciddileşti ve ölümcül bakışlarını yüzüne yerleştirdi. "Esra" diye resmen kükredi. Yerimde sıçradım. "Tamam o zaman ben bunları yıkar geri getiririm" dedim. Ve koşarak çıktım. Herhangi bir görev olmadığı gibi daha fazla işim olmuştu. Giderken olan enerjimin yarısı bile yoktu. Koşarak gittiğim yolu ayaklarımı sürüyerek dönüyordum resmen.
Çamaşır yıkadığım yere geldiğim de benim yerime Sarp'ın geçtiğini gördüm. "Çok tuhaf ne zaman bir işi yarım bıraksam döndüğümde seninle karşılaşıyorum" Sarp "abin zorla yaptırıyor. Nasıl bir insansa bir vuruşuyla deviriyor beni" dedi ve en oklalısından bir küfür savurdu abime. "Eh benim abim sonuçta" dedim. Ona dil çıkardım. Ve koğuşuma doğru yol aldım
İçeri girdim ve kendimi yatağa attım. Garip bir ortamdı burası. Çok nadiren olaylar oluyordu. Telefonum çaldığında kim olduğuna bakmadan açtım ve kulağımın üzerine bıraktım. "Alo"
"Kızım sana bomba gibi bir haberim var bugün buluşuyoruz"
göz devirdim.
"Alev ben askerim. İstediğim zaman seninle buluşamam"
"Ay ben ondan mı bahsediyorum ya"
Kaşlarımı çattım.
"Neyden bahsediyorsun acaba?"
Sesi oldukça heyecanlı geliyordu, muhtemelen eli ayağına dolanmıştı
"Bomba haberi veriyorum bugün buraya Başkan gelecek ve askerler de onu korumak için geliyorlar"
Bu demek oluyor ki...
"Yani bugün bende orada olucam ve sen kesinlikle benimle görüşeceksin"
"Tamam"
"Seni soğuk nevale ben kapatıyorum hazırlanmalıyım. Öptüm by by"
Tipik Alev işte acaba hazırlanması kaç saat sürecek?
"Hı hı bende görüşürüz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Harekat
ActionÜç abi ve askerlik hevesiyle harmanlanmış deli dolu bir insan Esra Dengesizlikte sınır tanımayan binbaşı Kerem Abileri ve askerlik hevesi yüzünden erkeklere vakti olmayan Esra gizlice askerlerin arasına sızarda aşk ortaya çıkmaz mı? #Asker olmak ist...