Aleda-27 DÜZENLENDİ

68.8K 2.6K 2.9K
                                    

Bir şeyler bilmek, bir şeyler bilmemekten daha kötüydü.  

Barbaros'un arkasına bile bakmadan geniş omuzlarının sarsılmasından, nefes alışverişinin hızını buradan bile görebiliyordum. Kör olmayı dilediğim anlar vardı, tıpkı konuşma yetimin tamamen kaybolmasını dilediğim anlar gibi. 

Çünkü hiçbir şey dememek, hiçbir şey diyememekten daha kötüydü.

Çünkü görmek istemeyeceğimiz şeyleri görmek, hiçbir zaman görmemekten daha kötüydü.

Bora ve Kaan'ın konteynırın arkasından çıkmaları benim için hiçbir şey ifade etmedi. Barbaros gitti ve ben orada öylece kaldım. Ne Bora, ne Kaan çıktı. İkisi de Barbaros gidene kadar kılını bile kıpırdatmadı.

Suçlu duruma düşense yine ben oldum.

Barbaros'un beni uyarmasına rağmen onların başının altından çıkan fikirler tamamen benim üzerime yığıldı ve Barbaros artık o yığını eşelemeye bile tenezzül etmedi.

Kafamın içinde o kadar çok ses vardı ki, her kafadan farklı bir ses çıkması beni daha da boğdu. Hiçbir şey yapamayacak olmama rağmen düşünceler o kadar fazlaydı ki... Benim tek istediğim gidip ona her şeyi anlatmakken, saniyeler içinde elim telefonuma gitti ve Barbaros'un adının üzerine tıklayarak telefonu kulağıma dayadım.

Aynı saniyelerde telefon sertçe kulağımdan çekildi ve Bora beni kolumdan tutarak kendisine çevirdi. Kahverengi gözlerinde dehşet vardı. ''Onu mu arıyorsun? Çıldırdın mı?'' diyerek dişlerinin arasından tısladıktan sonra aramayı sonlandırdı ve telefonu kendi cebine koydu.

Bütün bedenim kirpi gibi dikenleşti. ''O burada tüm olanları izlerken siz o siktiğimin konteynırının arkasında izlerken hiç çıldırmışa benzemiyor muydunuz?'' benden bu tepkiyi beklememiş olmalılar ki, Kaan afalladı. Afallardı, onlar orada Barbaros'un esip gürlemesini izlerken zehirli sözcüklerinden nasibini alan bendim. ''Size güveneceğime Baran'a güvenseydim daha iyiydi.''

Bora, ''Ağır konuşuyorsun.'' derken kolumu bıraktı ve ben de sertçe kolumu kestim. Ağır konuşmayı duymak istiyorlarsa yaklaşık bir dakika daha erken burada olmaları iyi olurdu. ''Çıksaydık, Barbarosla bizim de aramız bozulurdu.''

Cümleleri beni çılgına döndürdü ve yanağımdaki ıslaklığı sertçe sildim. ''Bulunduğumuz konumda onunla arasının düzelmesi gereken bendim!'' diyerek onu sertçe ittim ve beni kollarımdan tutarak dizginlemeye çalıştı. ''Bu mu? Gerçekten size mi güvendim? İğrençsin. Gerçekten iğrençsin!''

Bora yüzünü bana yaklaştırdı ve kollarımı daha sıkı kavradı. Tutuşları canımı yakmadı fakat yüzümün öfkeden kıpkırmızı olduğundan emindim. Birkaç bakışın bize döndüğünden de... Hiçbirimiz bunu umursamadık. Az önce ileride doğum günü kutlayan kalabalık grup yerini büyük bir sessizliğe bırakırken, ''Barbaros bizi de görseydi, nereye gittiğini ve ne yaptığını uzun bir süre öğrenemezdik.'' dediğinde kahverengi gözleri titredi. Bu düşünce onu gerçekten endişelendiriyordu. ''Onun hayatında olan üç kişi de burada. Hepsiyle bir anda arasını bozsaydı ne hâlde olduğunu nasıl bilecektik? Ona bir daha ulaşabileceğimizi mi zannediyorsun? Mantıklı düşünmeni beklemiyorum ama bizi Baranla kıyaslayamazsın.'' dedi ve kolumu bıraktı.

PANDORA +18 |Yeniden YazılıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin