ASLINDA BU YOKTU İÇİMDEN GELDİ, ONDAN KISA ATTIM. BARBAROS VE KAAN ARASINDA GEÇEN SAHNE ÇÜNKÜ..
nasıl kralım ama di mi...
--
Tamponu yan duran arabanın tam önünde duran Kaan, alışkın olduğu bu görüntüyü yadırgamadı. Parmaklarından kuvvet alarak tamponu rahatça söküp bir kenara fırlattı ve şoför koltuğunun hemen yanındaki koltuğa yerleşen Barbaros'a düz bir bakış atmakla yetindi.
Derin bir nefes alarak kendi kapısını açarak arabaya yerleşti. Barbaros'un bakışları ona dönmediğinde, onun dikkatinin nerede olduğunu çok iyi biliyordu. Önünde duran beyaz cip sarsılarak çalıştığında çok geçmeden o da arabayı çalıştırdı.
Gergindi. Fazlasıyla gergindi çünkü ne yapacağını bilmiyordu. Olaylara bakabildiği kadar tarafsız bakmayı başarabilen tek kendisiydi anlaşılan. Barbaros tüm öfkesiyle bakarken, Bora'da Barbaros nasıl bakarsa öyle bakmakta kararlıydı. Barbaros, kendi öfkesiyle boyadığı camın penceresinde hafifçe kenara çekilerek olayları incelerken, Bora da sanki hiç başka şansı yokmuş gibi kendisine ayrılan boşluğa yerleşmiş, Kaan'ı tamamen yalnız bırakmıştı.
Kaan bundan şikâyetçi değildi. Elbette herkes kendi penceresinden bakardı. Herkes kendi penceresini yaratır, bu pencerenin camlarına ya çiçek, ya öfke ya da hiçbir şey yerleştirmeden tozuyla birlikte çürümeye terk ederdi.
Tıpkı Barbaros'un kendi penceresine yerleştirdiği çiçekleri bile isteye çürümeye terk ettiği gibi.
Kaan direksiyonu kavradı ve aşina olduğu konuşmayı tekrarlamak için bir süre kendisine izin verdi.
Barbaros bir dirseğini cama yaslamış, parmaklarının arasında tuttuğu sigarayı dudaklarına yerleştirirken, sigara dumanının gözünü yakmasını önemsemedi. Kafasının içerisinde bir inşaat varmış, bu inşaat da günden güne ona yeni düşünceler empoze ederek bitişe yaklaşsa da asla bitmiyordu. Durması için yalvarabilirdi fakat yalvaracak zaman çoktan geçilmişti.
Zaten kendisi de bir daha yalvarmazdı.
Kaan sessizliği bozarak, ''Kemerini bağla, desem ne derdin?'' dedi.
Barbaros düz bir sesle, ''Kemerini de seni de sikerim, derdim.'' derken öndeki cipten dikkatini ayırmadı. Belki de biraz daha arabanın hızının arttırılmasını, arkadan da olsa öndeki cipte, varlığı aklını kurcalayan kadının silüetini görmeye çalıştı.
Tabii ki başaramadı. ''Sanki çok yaşıyormuşum gibi...'' diye fısıldadı.
Kaan onun bakışlarını yakaladı ve düşüncelerini anlayarak hızını bir tık daha arttırdı. Öndeki cipte ne kıyametler kopuyordu Allah bilirdi. Barbaros'a dikiz aynasından kısa bir bakış attığında arkadaşının ne hâlde olduğu dikkatinden kaçmadı. Sessizdi. Evet, Barbaros her zaman sessizdi.
Ama bir olay yaşandıktan sonra sessiz kalıyorsa kesinlikle iki ucu boklu değnekti.
''Ofise gittim,'' diyerek sessizliği bozan Barbaros, artık düşüncelerini dile dökmek istiyordu. Bunu asla yapamayacağından emin olduğundan günün kritiğini yapmaya karar verdi. ''Görmediğim bir kadın vardı. Süzdüm ve hareketleri telaşlıydı. Bunu fark ettirmemek için çok uğraştı fakat o kağıtları bana uzatırken elinin nasıl titrediğini gördüm.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA +18 |Yeniden Yazılıyor
RomanceKüfür, yetişkin içerik ve rahatsız edici sahneler içerir. ''Sevgilinin evinde, sevgilinin koltuğunda...'' der demez, titremelerim olsa da onun boğuk sesini pür dikkat, en tahrik edici melodileri dinler gibi dinlemeye devam ettim. ''Benim için bana g...