Gecenin bir vaktinde, Barbaros yine susturamadığı düşünceleriyle birlikte elinin kolunun bağlı olduğu gerçeğiyle bir kere daha yüzleşti. Elindeki kalemi ve ajandayı bir kenara bıraktı. Telefonunu eline alarak Bora'yı aradıktan sonra, acil gelmesi gerektiğiyle ilgili bir şeyler zırvaladıktan sonra kapattı.
Gelmesi gerekiyordu, çünkü artık içten içe kendisini kemiren o düşünceyi dile getirme isteğini kontrol edemeyeceğinin farkındaydı.
"Ne oldu?" Diye sordu, Bora. Apar topar, Barbaros'un aramasıyla onun yanında bitmişti.
Odaya giren arkadaşına kısa bir bakış attıktan sonra yüzünü sıvazladı. Kaldıkları otel odası sanki üzerine üzerine geliyordu ve bu oldukça alışkın olduğu bir durum olsa da bu sefer farklıydı. Bu sefer o duvarlar sadece bunaltmıyordu, bu sefer o duvarların altında kalıyordu. Bora onun bu hâlini gördüğünde yavaşça kaşlarını çattı.
Aleda'yla telefonda konuştuğundan beri hiçbir şey söylememişti ve oldukça durgundu.
Bu, Bora'nın gerilmesine yetti.
Barbaros yavaşça parmaklarının arasına aldığı kehribar renkli sıvıyı dudaklarına götürürken gömleğinin tüm düğmelerini açmış fakat çıkartmamıştı. Kravatını da gelişi güzel bir şekilde ensesinden omuzlarına dökülecek şekilde bıraktığında Bora onun bu dağılmış görüntüsüyle üzüldü. Barbaros ise, nihayet konuştu:
"Bir şeyler anımsaması, mümkün mü?" Bora, derin bir nefes aldı. Aklı çıkmıştı. Bunu telefonda da sorabilirdi. "Elbette. Bu güzel bir şey."
Barbaros yavaşça başını salladı. Ardından Bora onun keyfini yerine getirmek adına ona doğru ilerledi. ''Buna mı üzülüyorsun?'' diye sordu büyük bir şefkatle. Durgunluğunun sebebi Aleda'nın bir şeyler hatırlamasıysa, bunu kolaylıkla aşabilirdi. Çünkü farkındaydı, Barbaros gergindi. Barbaros gergindi ve bu sebepten dolayı gergin olamazdı.
Barbaros gergindi çünkü ne yapacağını bilemiyordu.
''Bence gerilmen gereken konu başka.'' diyerek Barbaros'un ilgisini kendisine çekebildiğinde Bora serseri bir sırıtışla saçlarını karıştırdı. ''Aleda on sekiz yaşındaydı ve kafeye giderken tam arkamızdaydı. Hatırlıyor musun? Sana, ondan hoşlandığını itiraf ettirmek için başının etini yiyordum ve sen de o tam arkamızdayken, 'Sadece ilgimi çekti, abartma, daha güzellerini gördüm.' diye homurdanmıştın... Aleda'nın yüzünü unutamıyorum. Bunu hatırlaması berbat olurdu.'' diye sırıttı.
Barbaros gülmemek için homurdandı: ''O dönem öyleydi. Sen de benim başımı sikmekten başka işe yaramadın.''
Bora inanmış gibi yaparak burun kıvırdı. ''Aynen, sırf ilgini çeken kız sana 'Adın ne tuhafmış.' dediğinde gidip koştura koştura adını 'Barbaros' olarak değiştirmen de sırf ilgini çekiyor diyeydi yani...''
Barbaros boynunu kütlettikten sonra kirpiklerinin altından tip tip Bora'ya bakarken Bora'ya eğlence çıkmıştı. Bora da zaten bunu fark etmekte güçlük çekmemişti. Zeki biriydi. ''Neden Barbaros bu arada? O dönem sorduğumda anlatmamıştın.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA +18 |Yeniden Yazılıyor
RomantizmKüfür, yetişkin içerik ve rahatsız edici sahneler içerir. ''Sevgilinin evinde, sevgilinin koltuğunda...'' der demez, titremelerim olsa da onun boğuk sesini pür dikkat, en tahrik edici melodileri dinler gibi dinlemeye devam ettim. ''Benim için bana g...