''Tamam,'' diyerek telefonuma bir bakış atarak hazırlanmaya devam ettim. ''Birazdan geleceğim.''
Fazla uzatmadım. Eğer uzatırsam telefonuma birden gelen ve ben gördüğüm gibi silinen mesajı düşünecek, ona kafa yoracaktım. Ara ara böyle mesajlar aldığım için fazla düşünmedim. Telefonu kapatarak aynanın karşısına geçtiğimde hem resmi, hem de şık görünmek istediğim için abartma gereği duymadan bir blazer crop ceket, bir de mini kaşe eteğimi çıkartmıştım. Siyah bir askılı tercih ettikten sonra hepsini aceleyle üzerime geçirir geçirerek telefonumu tekrar elime alarak saate baktım. Kutlama yeni başlamış olduğundan acele etmemin gereksiz olduğu kanısına vararak hareketlerimi yavaşlattım ve makyaj masamın önüne giderek yüzümü inceledim.
Cilt makyajı yapmama gerek yoktu, bu nedenle bir rimel sürerek kirpiklerimin dolgun bir görünüm kazandığından emin oldum. Boynumda duran güneş kolyesini çoğu zaman takardım, bugün de çıkartmak istemedim. Dudaklarımın güzel göründüğünü hissettiğimde sadece bir gloss sürerek aynada kendimi izledim. Burnum odamın camının açık olmasından dolayı hafifçe kızarmıştı, mavi gözlerimi de yeterince öne çıkartabilmiştim. Zaten gecenin sonunda çoğu kişi sarhoş olacağı için buna dahil olup olmamak arasında kararsızdım ve o kadar makyaj yaptıktan sonra kusarsam rezil olacağımın bilincindeydim. Bu nedenle bugün biraz daha sadelikten yanaydım.
Arabamın anahtarını da alıp çantama attıktan sonra Baranla sabahtan beri konuşmadığımızı fark ettim. Arabaya geçtikten sonra telefonumu çıkarttım ve rehberde adını bulduktan sonra arabayı çalıştırarak park ettiğim yerden çıkmaya başladım.
Çoktan araba hareket etmeye başladığında Baran telefonu hâlâ açmamıştı. Sabahtan beri neredeydi? Bu kadar uzun süre aramadan durmaz, en azından mesaj atardı. Ben böyle düşünürken dikiz aynasından kendime bir bakış attığımda çoktan tek kaşım kalkmış, kendimi böyle görmem beni yeterince rahatsız etmişti.
''Allah Allah,'' diye mırıldandım. Neredeydi bu adam?
Tadımı kaçırmamak adına yolu izledim ve kafamı dağıtmak adına rastgele bir şarkı açtım. Sesi de yükselterek tüm dikkatimi yola verdikten kısa bir süre arabanın ön camına düşen damlalarla yağmur yağdığını fark ettim.
Yağmurlu günleri seviyordum. Baran ise nefret ederdi. İşlerinin aksi gideceğini bile düşünürdü çoğu zaman. Onu karamsar bir ruh hâline sokar, beni ise sanki yeniden şarj ederdi. Enerjik hissettiğim çoğu günler yağmurlu günlerdi ve yağmurun yağdığını hissetmek beni aşırı rahatlatmıştı.
Nihayet otele vardığımda, arabayı ilk boş bulduğum yere park ederek çantamı elime aldım ve arabadan indim. Karanlık havayı abartılacak derecede güzel aydınlatan otel girişi bir tık daha rahatlamama neden oldu. Pek arkadaşım olduğu söylenemezdi, her ne kadar alışsam da içeride telefonumla meşgul olacağımdan emindim. İnsanlarla konuşmayı sevmiyor değildim aslında. Sadece beni sıkmayacak insanları henüz bulamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA +18 |Yeniden Yazılıyor
RomanceKüfür, yetişkin içerik ve rahatsız edici sahneler içerir. ''Sevgilinin evinde, sevgilinin koltuğunda...'' der demez, titremelerim olsa da onun boğuk sesini pür dikkat, en tahrik edici melodileri dinler gibi dinlemeye devam ettim. ''Benim için bana g...