Başımda resmen beynim söküp alınıyormuş gibi bir ağrı baş gösterdiğinde, belime dolanan sert kolların arasından çıkmak için hareketlendim fakat hareketlenmemle daha kötü olduğunda yüzümü buruşturdum.
Tüm ağrımı benden çekip alan boğuk ses kulağımın hemen altına çarptı: ''Günaydın, küçük alkolik.'' Ses Barbaros'a aitti. Belimdeki kollar karnımın üzerine doğru kaydı ve kalçamı kasıklarına yaslayarak burnunu boynuma soktuğunda huysuzlandım. ''Milletin karısı evinin hanımı olur, benimki alkolik oluyor.'' diye homurdandı.
Sesi keyifliydi. Karnımın üzerindeki eli sıkılaştı ve ben gözlerimi açtığım sırada yanağıma sert bir öpücük kondurdu. Kaşlarımı çatarak dirseğimi karnına geçirdim. ''Ev hanımı istiyorsan yallah başka karıya.'' diye homurdandığımda kaşlarını kaldırdığını hissetsem de ona bakamadım. ''Bak şimdi bu cümleye giderim falan dersen senin ağzını kırarım, çekil ya. Kollarını da sarmış ahtapot gibi...''
Kollarını bana sarmasından şikâyetçi değildim. Sadece huysuzluk yapmak hoşuma gidiyordu, o da bunu takmamıştı zaten. Kollarını bana daha sıkı dolayarak karnımın üzerine bir kere vurduğunda, karnımın çıplak olduğunu hissetmem uzun sürmedi. ''Şov yapma, çıldırıyorsun sana dokunmama.'' diye dudaklarını enseme bastırdığında kaşlarım çatıldı.
Birden alt iç çamaşırım hariç çıplak olduğumu hissettim. Kaşlarım havalanırken çevik bir hareketle ona döndüm ve burun buruna geldik. ''Sarhoş hâlimden mi faydalandın, ucube?'' diye kaşlarımı kaldırdığımda Barbaros ne demek istediğimi anında anladı ve ona dönmemi fırsat bilerek dudaklarıma sert bir öpücük kondurdu.
''Çarpılırsın,'' dedi. ''Benim gibi kocayı bulmuşsun, bir de ucube mi diyorsun, gerzek?''
Mavi gözleri kısıldı ve sabah olduğundan elmacık kemiklerinde şişliği görebildim. O da içmişti fakat benim kadar dozunu kaçırmamıştı. ''Soruma cevap ver, soruma.'' dediğimde kaşları havalandı fakat onun sabah hâllerine dayanamadığımdan uzanarak alt dudağını dişlerimin arasına alarak emdiğimde kolları anında kalçama kaydı. Geriye çekilmeden hemen önce dudağına bir öpücük bıraktım ve başımı boynuna gömerek kokusunu içime çektim.
Çok güzel kokuyordu, o kadar güzel bir kokusu vardı ki yağmurun yağmasını izlemekten daha huzur vericiydi. Pürüzsüz tenine burnumu sürttüğümde elleri yeniden belime çıktı ve belimi sıkarak kavradı. ''Beni gece için heyecanlandırdıktan sonra kollarımda sızman çok kötü bir davranıştı.'' dediğinde sesindeki sitemi görebiliyordum. ''Buna rağmen rahat uyuman için seni soydum, böyle mi teşekkür ediyorsun? Senin yerinde olmak isteyen kaç kişi var, tahmin bile edemezsin.''
Bir tanesini dün gece öldürdüm.
Bu kadar soğukkanlı düşünmek beni ürpertti. Hiç stres bile yapmadan birini öldürmüştüm, sanki buna alışkınmış gibi davranmıştım ve Bora da buna şahit olmuştu. Barbaros bendeki duraksamayı fark ettiğinde belimdeki ellerini tenime sürterek sırtıma kaydırdı ve beni daha çok kendisine bastırdı. ''Tüm gece çok kötü bir şey yapsan bile seni bırakıp bırakmayacağımı sordun.'' İşte bu cümlesi kalbimi hızla attıran şeylerden biriydi. Birini öldürmekten korkmuyordum, öldürdüğüm kişiyi öğrenmesinden korkuyordum. Başımı boynundan kaldırmadım, gözlerine bakarsam yalan söyleyemezdim. ''Aramızdakileri görmezden gelmeye çabalıyorum. Aramıza bir şey sokma.'' diye uyardığında suçluluk duygusu tüm bedenimi sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA +18 |Yeniden Yazılıyor
RomanceKüfür, yetişkin içerik ve rahatsız edici sahneler içerir. ''Sevgilinin evinde, sevgilinin koltuğunda...'' der demez, titremelerim olsa da onun boğuk sesini pür dikkat, en tahrik edici melodileri dinler gibi dinlemeye devam ettim. ''Benim için bana g...