BOZ EJDER'DEN...
Seviyesi düşük rahibe, gümüşi ay ışığının altında hızla ilerlemekteydi.
Koyu renkteki kapişonundan dışarıya taşan su mavi saçları, ay ışığında bir yıldız edasıyla parlamaktaydı.Silik yıldızların ışıltısı gibi...
Artık kullanamadığı, onu karaya mahkûm eden kanatlı kollarını, kalın kumaşla sardığı bebeğe kilit gibi tutturmuş, hızlı adımlarla Baredd korusunu aşıyordu.
Bu karanlık şehirden adımını atmadan önce kendine, Yvionell'e ve kucağındaki minik bebeğe bir söz vermişti.
Onu o ejdere ulaştırmak...
Adımlarını hızlandıran Trisa, Baredd korusunu hızla aşıp, kuru ağaçların arasına hızla süzülerek gözden kayboldu.
Bu yabani ağaçların arasından geçmek için Glodia'da iki patika kullanılıyordu: Ticaret Yolu ve Kadim Draell Yolu.
Trisa, gideceği yere yakınlığından dolayı Ticaret Yolu'u seçti ve diğer yoldan saparak doğuya yöneldi.
Yolda olabildiğince sessiz ilerleyen Trisa, yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra durup ayakta dinlenmeye başladı. Yorgun olsa da ağaçlara dokunmaya pek niyetli değildi. Ne de olsa burası Kuruyan Orman Korusu idi...
Genç kadın, aklına korku veya iyilik kondurmamaya özen göstererek, başını gecenin parlak denizine; yeni ayın etrafında dans eden yıldızlara çevirdi.
Lâkin, yabancı varlıklara pusu kurmuş dev ağaçlar, buraya giren yaratıklara bu ormanı geçmeye izin vermemek için sessizce yükselip Trisa'nın görüşünü engelliyordu.
Yüzünü tekrar yola çeviren kadın, küçük Shnaynie'yi dikkatlice kucaklayıp tekrardan yola koyuldu.
Ay, parlayan ışığını tepkisizce yürümeye çalışan draelllın üzerine koruyucu kalkan gibi yolluyordu.
Yola düşen benek benek ay ışığına bakan Trisa, gülümsemeden edemedi. Sonra bu kararın bir ağaç dalının kıpırdamasıyla yanlış olduğunu anlayıp gülümsemesini kesti ve hızla yola devam etti.
Yol, batıya meyil edip ormanın derinliklerine ilerlerken Trisa patikadan sapıp doğruca doğuya doğru yürüdü.
Ticaret Yolu bundan sonra Kuruyan Orman'ı aşıp, bu boş arazide ilerleyerek Buğulu Dağlar'ın derinlerine dalıyordu.
Trisa, ay ışığının önderliğinde açılan ağaçların tuttuğu düzensiz patikada ilerlerken aklına ona tembihlenen öğütler geldi.
Bu ormandan geçerken yanlışlıkla bir dala takılan veyahut aklına korku ya da iyimserlik konduran bir yaratık bu şeytani ağaçları uyandır...
Artık bu ormanlara yabancı olan yaratığın kaçma çabaları sonuç bulamaz, ağaçlar onu yakalar ve vahşice olduğu yerde katlederlerdi.
Bu ağaçların önceden böyle olmadığını, diğer ağaçlar gibi rengârenk ve yaşam dolu olduğunu iyi bilen Trisa, adımlarını dikkatle atarak bu kasvetli ormanda ilerlemeye devam etti.
"O korkunç güne kadar her şey normaldi....
Ancak o gün gelip çattığında...
Yaşayan her şey yok oldu...
Yaşamayı başaranlar ise;
Birer ölüm makinesi hâline dönüştü..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
༒︎ KARANLIĞIN RUHU༒︎ (𝙴𝙹𝙳𝙴𝚁'𝙸̇𝙽 𝚁𝚄𝙷𝚄 𝚂𝙴𝚁𝙸̇𝚂𝙸̇-𝙸)
FantasyBen, buraların en güçlüsü; yaşayan iki ejderden biri... Ben, BOZ EJDER'İM... Adı anılmayan, sonsuz yıldız ışığı ve kızgın güneşin şarkılarında karanlığa gömülen kadim uygarlığın son umudu... Kayıp medeniyetin son varisi, bana edilen son vasiyetin k...