2.Bölüm

1K 77 96
                                        

Can
Berkan'ın evine geldiğimizde Burak eve girer girmez kendini koltuğa atmıştı. Danla direkt içecekleri çıkarıp Lale ile masayı hazırlamaya başlamıştı. Barış odasına gidip üstünü değiştirip gelmişti. Barışın sessiz tavrı canımı sıkmaya başlamıştı. Çocuk onla ilgisi olmayan konu hakkında konuşmuyor,sorulara kısa cevap verip geçiştiriyordu.

Masa hazırlanması bittikten sonra Danla artık dayanamayıp Barışı soru yağmuruna tutmuştu. Açıkcası Danla ve ben yeni tanıştığımız insanları çok merak ettiğimizden ona soru yağmuruna tutar,akşam evde stalklamaya başlardık.

Danla "Ee sen neden okulu dondurdun" diye lafa girdi. Barış "Zorunda kaldım demek daha doğru olur aslında" diyerek cevap verdi. Neden ilk seneden zorunda kalsın ki? Berkan hemen lafa atladı "Valla bu sene de gelmeyecekti ama dilimde tüy bitti. En son dayanamayıp gelmeye karar verdi. Dondurmak zorunda kalmasaydı her şey daha farklı olurdu. Ama olsun geç olsun güç olmasın babako" dedi.

Belki de bu kadar sessiz değildi ama yeni tanıştığımız için çekingen davranıyordu. Danla dayanamayıp bir soru daha sordu. " Neden dondurmak zorunda kaldın?" diyince Berkan ve Barışın yüzü aniden düşmüş etrafta bir gerginlik oluşmuştu. Berkan hemen "O konulara girme neyse ya siz naptınız bensiz" diyerek konuyu kapatmıştı. Hepimiz tatilde neler yaptığımızı anlatırken Barış bir yerlere dalmış ağzını bıçak açmıyordu. Danla bana kaş göz yapıp her zaman olduğu gibi sıçtığı ortamdan benim onu kurtarmamı bekliyordu. Bende hem meraktan hemde Barışı konuşturmak için "Sen hep böyle sessiz misin?" diye sordum. Sanırım sandığımdan çok daha fazla dalmış olmalı ki ilk sorduğumda beni duymadı. Bende yüksek sesle "BARIŞ SANA DİYORUM" dedim. Bu sefer irkilerek ne dediğimi anlamadığını ve tekrar etmemi rica etti. Bende sorumu tekrarladım.

"Biraz yabancılık çekmedim dersem yalan olur. Hem Berkan dün sizle tanıştıracağını ve çok iyi insanlar olduğunuzu söylese de sizi tanımıyorum. Konuştuğunuz şeylere de çok fazla hakim olamıyorum" dedi. Fatma barışın direkt sosyal medya hesabını sordu. Kimle tanışsa hemen o kişiye hesabını sorardı. Barış @barismrtyagci diyince ikinci adının murat olduğunu öğrendik.

Bizim arkadaş ortamımızda ben hariç kimsenin ikinci bir ismi yoktu. Ben hem barış yabancılık çekmesin hem de muhabbet olsun diye "Sende mi benim gibi ikinci ismini kullanmıyorsun?" diye sordum. O da karşılık olarak "Murat ismi benim için pek bi anlam ifade etmiyor. Hatta sevmiyorum. Senin ikinci adın ne?" diye sordu. "İkinci adım demeyelim de ben ilk adımı kullanıyorum diyelim. Cemal Can. Ama Can'ı daha çok seviyorum. Ayrıca neden Murat ismini kullanmıyorsun ki bence gayet hoş" diyince Barış durduk yere bu duruma sinirlendi. "Kullanmıyorum işte" diye agresif bir şekilde cevap verdi.

Neden bu kadar agresif bir tavır sergilediğini anlamadım. Ama çokta takmadım. Nasıl olsa zamanla birbirimizi tanırdık. O yüzden pek üstüne gitmedim.

Burak,Fatmanın telefonunda Barışın hesabına bakmış olacak ki Barışa "Aktif kullanmıyorsun sanırım. Fatmayla bi bakalım dedik ama hiç postun yok sadece profil foton var şaşırtıcı" dedi. "Fotoğraf çekinmeyi sevmiyorum lise zamanı Berkan açmıştı." Diye cevap verdi. Hepimiz sosyal medyayı çok aktif kullanan insanlardık. Barışın kullanmıyor oluşu bizi biraz şaşırtmıştı. Berkan "Yakışıklı kardeşime bi instagram açalım dedik iyi de yaptık" diyip Barışın omzuna vurmuştu. Barış hafifçe gülümsemiş yine bir şey dememişti. Bende hemen Barış kullanmasa bile takibe almıştım. Akşam Danla ile hesabına girip kesin yorum yapardık. Takibe alırken göz ucuyla baktığımda gerçekten hesabında hiçbir şey yoktu. Ama biz kesin yorum yapıcak bir şey bulurduk. Hiç olmadı Barış hakkında uzun bir dedikodu yapardık. Bu Barışa özel bir şey değildi. Barışın okul dondurma olayına bile binlerce senaryo yazar,aklımıza yatanı doğru gibi kabul ederdik ve sadece ikimizin bileceği bir lakap takardık. Hatta eminim Danla şu an takacağımız lakabı düşünüyordu.

Bende Barışa acaba ne lakap takabiliriz diye bakmaya başladım. Okulun ilk günü biraz aceleye geldiğinden Barışı inceleme fırsatım olmamıştı. Fiziği cidden iyiydi. Normal ortalamanın üstünde bir boya sahipti. Sakalı çok fazla yoktu. Sakal pek sevmesem de ona kısa sakal yakışıyordu. Saçları da ne uzun ne kısaydı. Ses tonunu zorla duysakta rahatlatıcı bir tona sahipti. Gözleri masmaviydi. Gözleriyle konuşan insanlar varya Barış öyleydi bence. Gerçekten yakışıklıydı. Ama en çok dikkatimi dövmeleri çekmişti. Benim dövmem yoktu. Çünkü anlamı olmayan veya hemen sıkılacağım bir şeyi ömür boyu bedenimde durması hoşuma gitmezdi. Ama Barışın o kadar fazla dövmesi vardı ki hepsinin bir anlamı olamaz diye düşündüm.

"Çok fazla dövmen var hepsinin bir anlamı var mı?" Diye sormadan edemedim. "Hepsinin benim için ayrı bir anlamı var" diye cevap vermesine cidden şaşırmıştım çünkü genç yaşta bu kadar anlamlı olan ne olabilirdi ki? Merakıma yenik düşüp "Genç yaşta bu kadar anlamlı olan şeyler ne olabilir ki? Bunu ömür boyu vücudunda taşıyacak kadar?Merak ettim doğrusu"diyince Barış "Merak edecek bir şey yok. Sadece ömür boyu unutmamam gereken şeyleri vücuduma yazdırdım o kadar" dedikten sonra "gerçi istesem de unutamam" diye fısıldadı.

Herkes farklı alemlerde olduğu için bu fısıltıyı sadece ben duymuştum. Bu beni daha da meraklandırdı. "Anlamları ne?" Diye soru yağmuruma devam ettim. Neden bilmiyorum ama Barış her sorduğumuz soruya gerildiği gibi bu soruda da gerilmişti. "Benim için çok ama çok anlamlı olaylar. Bunlardan başka dövme yaptırmayı düşünmüyorum da zaten." Diye cevaplayınca bu beni daha da meraklandırdı. "Anlamlarını söylemek istemiyorsun sanırım peki neden daha yaptırmayacaksın? Daha gençsin yaşadığın sürece anlamlı şeyler illa olacaktır" dedikten sonra cevabı net bir şekilde " Hayatımda hiçbir zaman bunlar kadar anlamlı bir şey olmayacak." Diye cevapladı.

Her cevabından sonra daha da meraklanmama sebep oluyordu. Dövmelerinden hiçbir anlam çıkaramıyordum. Ne kadar üstelesem de anlatacağını düşünmüyordum o yüzden üstelemedim sadece dövmelerine bakıp anlam çıkarmaya çalışıyordum. Barış bunu fark etmiş olmalı ki " Ne kadar bakarsan bak hiçbir şey anlamazsın." Dedi. Bunu fark etmesine biraz utanmıştım. Gözlerimi dövmelerinden çekip bizimkilere baktım.

Burak ile Fatmanın bağı hepimizden farklı olduğu için bir ortamda eğer herkes dağılmışsa onlar hep ikisi takılır,telefondan birilerine bakar birbirlerine bir şey söylerlerdi. Berkan ile Lalenin sohbet edecekleri hep bir şeyler olurdu. Onların ilişkisini seviyordum. Biz daha birinci sınıftayken sevgili olmuşlardı. Danla ile ben ise saçma sapan şakalar yapıp en sıkıcı ortamda bile eğlenmeyi başarırdık. Ama bugün o telefonuyla uğraşmış ben ise Barışa sorular soruyordum.

Bugün Barışı çok fazla darlamıcaktım. Nasıl olsa daha çok fazla birlikte olacağımız vakitler vardı. Zaten o da hiçbir şeye doğru düzgün cevap vermiyordu. Daha çok içimize girdikçe açılacağını düşündüğümden sorularım sadece bunlarla kalmıştı.

Bölümün uzunluğu nasıl olmuş bilmiyorum.
Daha uzun mu olsun kısa mı?
Bölümleri hangi saatte atayım?
Cevaplarsanız sevinirim hepiniz öpüldünüz 😽
Tw/@polonuzz

REGAMANCY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin