Can
Barış lavaboya giderken bende arkasından gitmiştim. Çünkü ne kadar temizlese de üstü ıslak kalacaktı ve ben bunu istemiyordum.Arkasından gittiğimi anlamamış olacak ki lavaboya girdiğinde kapıyı örtmemişti ve ağzından ufak bir küfür çıkmıştı.
"Barış.." dediğimde "Tamam ben hallederim senin gelmene gerek yok" dedi. Zaten halledeceğini biliyordum. Sadece üstü ıslak kalmasın diye ona kendimden tişört verecektim.
Barış iyice tişörtünün kenarını yıkadıktan sonra ona "Öyle ıslak ıslak mı oturucaksın." Diye sordum. "Evet" diye cevap verdi. Ardından "Islak oturma sana büyük tişörtlerimden birini veririm üstünü de yıkar getiririm." Dedikten sonra "Berkana veririm yani" diye ekledim. Çünkü ikimizde birbirimizi görmek istemiyorduk. Barış buna gerek olmadığını ve böyle idare edebileceğini söylese de bu sefer sert bir şekilde "Uzatma" dedim. Aslında hiç sert biri değildim ama Barışın saçma sapan triplerini çekmek istemiyordum. Hasta olursa kendimi suçlu hissederdim.
"Asıl sen uzatma böyle idare ederim" dedi. "Hasta olduktan sonra bir de bunun lafını yapmana tahammül edemem ayrıca tişörtünü yicek halim yok. Tertemiz Berkana veririm o da sana getirir." dedim net bir şekilde. Artık itiraz istemiyordum. Barış "iyi o zaman bende senim tişörtünü yıkar Berkana veririm." diyince gözlerimi devirerek "yıkamana gerek yok" dedim.
Ona gelmesini söyledim ve odama götürdüm. Odaya girdiğinde biraz inceledi. Gözü küçük olan gökkuşağı tablosuna gitti. Biraz düşündü. Bende bu hareketinden sonra tezimin doğru olduğunu kabul ettim. Zaten ona söylemişlerdi ve bir insanın odasında gökkuşağı tablosuna bakarak bir şeyler düşünmesi garip olurdu. Eminim bu sebepten dolayı bana kötü davranıyordu.
Dolabımdan büyük tişört seçerken Barış öylece durmuş bana bakıyordu. Büyük ihtimalle çabuk olmamı falan istiyordu. Bende acele ediyordum. Elime geçen büyük gri tişörtü Barışın yüzüne attım. Bu istemsiz olmuştu. Yani Barışın yüzüne tişört fırlatmak gibi bir amacım yoktu. Ama pişman değildim çünkü ona hâlâ sinirliydim.
Barış "Yavaş ol istersen" diye beni uyardı. Bende "istemsiz oldu kusura bakma" dedim ama alttan gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum.
Barışın çok hafif gülümsediğini gördüm. Ama bunu fark ettiğinde yine eski soğuk haline geri döndü.
Tişörtü incelemeye başladı. "Neyi inceliyosun dümdüz tişört işte" diye sorunca beni duymamazlıktan gelip ıslak olan tişörtünü çıkardı. Bunu beklemiyordum. Çünkü giydiğini gördüğüm anda odadan çıkacaktım. Naptığını anlayamadığım için duraksamış sadece bakıyordum. Üstünü çıkarırken tişörtü elinden kayıp düştü. Onu almak için eğildiğinde sırtının full dövmeyle kaplı olduğunu gördüm. Kolları,bacakları,sırtı dövme ile kaplıydı.
Ağzım açık kalmıştı. Çünkü dövmelerinin hepsinin bir anlamı olduğunu söylemişti. Bu kadar anlamlı olan ne olabilirdi ki. Hayretler içerisinde ona bakarken Barış bunu farketti. "Nee" der gibi kafasını salladı. Sonra da ıslak tişörtü yüzüme attı. "Kusura bakma yanlışlıkla oldu" dedi. Ama yanlışlıkla olmamıştı. Bunu bilerek yapmıştı.
Dövmelerin etkisinden çıktığımda azıcık Barışı süzmüştüm. Dediğim gibi fiziği aşırı iyiydi. Ama normal bir insan vücudu değil de daha çok tuvale benziyordu. Büyük ihtimalle o da kendini tuval zannediyordu ve sürekli bir şeyler yaptırıyordu. Yalan yok şaheser gibiydi.
"Giyineceğini söyleseydin odadan çıkardım." Dediğimde "Zaten giyinmem için vermedin mi" diye sordu. "Ondan bahsetmiyorum" dedim kaşlarım yukarı kaldırarak "Neyden bahsediyorsun" diye sanki anlamamışçasına sordu.
