Can
Ne düşünmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmediğim dakikaları yaşıyordum. Barış şu an yanımdaydı. Gözlerine bakınca hâlâ beni sevdiğini ama aynı zamanda ne kadar mahçup olduğunu görebiliyordum. Bu olanlardan onu mu suçlu tutmalıydım yoksa bizi bu hâle getiren her şeyden uzaklaşıp onunla kimsenin bizi bulamayacağı, sadece ikimizin olduğu, yepyeni bir hayata adım atmak için hiç bilmediğimiz bir ülkeye gitme teklifinde mi bulunmalıydım. Ki böyle bir teklifi Barışın asla reddetmeyeceğini biliyordum.Belki de onu affetmemeliydim. Beni tanımamıştı. En azından o fotoğraflar geldiği andan itibaren bana söyleyebilirdi. Ben her gün onu düşünerek geçirdiğim zamanlarda o benden nefret ediyordu. İhanet ettiğimi düşünerek ikimizi her geçen gün öldürüyordu. Sadece beni bir kere aramasıyla bunun doğrusunu öğrenebilirdi. Ama o kendini mahvetmeyi çare olarak görüşmüştü. Kendini ve bizi mahvetmekle.
Ben olsam ne yapardım diye düşünüp durdum. Bende onun gibi düşünür müydüm? Hayır. Ben kesinlikle onu arardım. Ona sorardım.
Barış benim için sadece bir sevgili değildi. Öyle olsaydı bu 5 sene zarfında illa birini bulurdum. Birini severdim. Ama bunu yapmadım. Barışı unutmak istemedim. Barış benim bu hayatta karşıma çıkan en güzel zaaftı ve ben ondam asla vazgeçmezdim.
Ama bir yandan da Barışın yaşadıklarını düşündüm. Hayatında değer verdiği insanları kaybetmişti. Yıllarca bunun acısını yaşayıp daha sonra hiç bilmediği bir şehirde hiç tanımadığı insanlara ayak uydurmaya çalışmıştı. Okul hayatında içe kapanık olduğu için zorba çekmiş, insan gibi ne çocukluğunu ne de gençliğini yaşayamamıştı. Daha sonra ben çıkmıştım karşısına. Belki de kalbi ilk defa biri için bu kadar hızlı atıyordu. Benim yanımda gerçekten ne kadar huzurlu, mutlu olduğunu gözlerinde görebiliyordum.
Beni çok sevmesine rağmen o, gitmişti. Bu sefer dilini bile bilmediği bir ülkeye gitmişti. Onun demesine göre bizim için yapmıştı bunu.
Onu affetmem için öyle diyordu belki de. Ama ben inanıyordum. Eğer o gerçekten 'bizim için gittim' diyorsa onun için gitmiştir.
Buna inanmak istiyor da olabilirdim.
Çünkü onu hâlâ seviyordum. Onu hâlâ çok seviyordum.
Çok uzun bir sessizlik sonrası "Can" diyerek bozmuştu sessizliği. Ona döndüğümde "Bana küçükte olsa umut verdiğin için teşekkür ederim" dediğinde ne diyeceğimi bilememiştim. Konuşmak istemiyordum. Sadece düşünmek istiyordum.
"Seni kazanmak için her şeyi yapıcam" der demez telefonu çalmıştı. Arayanın Mira olduğunu gördüğünde gözlerini devirdi.
"Açmıcak mısın" diye sordum. İstemeyerek telefonu "Ne var" diye açtı.
Kızın sesi bana kadar geliyordu.
"Barış nerdesin sen?" Diyerek çıkışmıştı. Barış bağırmasına sinirlenip "Sanane" dediğinde Mira "O çocuğun yanındasın dimi" dedi.
O çocuk?
"Mira cidden senle konuşcak durumda değilim. Başına da bir şey gelmediğine göre görüşürüz" tam kapatıcakken "Gerçi senin başına bela gelmez, sen bela olursun" dediğinde kız gerçekten sinirlenmişti. Barış umursamadan telefonu yüzüne kapattı.
"Seni seviyor" dedim sessiz bir şekilde. "Sevmek değil bu, saplantılık." diye karşılık verdi.
"Sevgi böyle bir şey değil. O, her zaman her istediğini elde ettiği için bana da aynısını yapmaya çalışıyo. Gerçekten sevseydi beni değil mutluluğumu isterdi. Seni sevdiğimi bilmesine rağmen şantajla yanında olmamı sağladı. Sevgi bu değil."
