Yüzümde hissettiğim ılık nefesle bilincim kendine gelmeye başlarken, gözlerimi kırpıştırdım. Kaç saattir uyuyordum bilmiyordum ama salonun camından vuran güneş yüzüme vuruyordu. Esnemek için ellerimi kaldırdığımda, elimin sert bir göğse değmesiyle gözlerim tamamen açılmıştı.
Uyanmış ve bana bakıyordu.
Eli arkadan belimi öyle sarmıştı ki göğsüm neredeyse göğsüne yapışıktı. Büyük ihtimal bunu koltuktan düşmemem için yapıyordu. Yüzü yüzüme fazlasıyla yakındı ve bu bana dün akşam ki yakınlığımızı hatırlatmıştı. Yutkunduğumde belimdeki elini çekmek yerine belimi okşadı. "Günaydın." Uykunun etkisiyle kırık sesimle mırıldandığımda, şişmiş gözleri dudaklarıma indi.
"Gün şimdi aydı gibi."
Dediği şey hoşuma gitse de yelkenleri indirmemek için yüz ifademi düz tuttum. "Ne zaman uyandın?"
Düşünür gibi yaptı. "Birkaç saat önce?"
"Ne yaptın onca zaman?"
Yüzü biraz daha yüzüme yaklaştı. "Seni izledim."
Bu sefer gülmeme engel olamadığımda bakışları öylece yüzümde dolandı. "Biliyor musun bir haftadır sakız çiğnemedim." Bir an duraksadıktan sonra devam etti. "Müzikte dinlemedim. Tüm önceliğim sen olmuş gibisin."
Ben öylece onu izlerken devam etti. "Anneme anlattım."
Kaşlarım kalkarken yüzümde garip bir ifade oluştu. "Ne dedi?"
Nefesini verdi. "Tepki vermedi. Senin bir suçun olmadığını ve bunun aramıza girmesini istemediğini söyledi ama." Dudakları kıvrıldı. "Üzüldüğünü biliyorum."
Bayan Kim. Her şeyden önce o bir anneydi ve evladını kaybetmişti. Buna rağmen hayatına tüm pozitifliği ile devam ediyordu ve geçen zamanın ardından tekrar bu olayın patlak vermesinin onu fazlasıyla üzdüğünü tahmin etmeme gerek yoktu. "Onunla konuşmalı mıyım?"
Sorduğum soruyla düşmememe dikkat ederek yattığı yerden dikleşti. Hemen yanıma oturduğunda hissettiğim soğukla ellerimi kollarıma sardım. "Annemden çekinmene gerek yok seni çok seviyor."
Kafamı salladım. "Bende onu seviyorum." Derin bakışları üzerimde gezinirken, aniden uzanarak dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. "Bende." Diye mırıldandığında, Bayan Kim'den bahsetmiyor gibiydi. Öpüşünün etkisiyle sersemlerken içimi sıcaklık sarmıştı. O çok çekici bir adamdı ve bazen kendime engel olamıyordum. Yüzü hâlâ yüzüme yakınken çapkınca mırıldandı. Sanki kendi benliğine dönmüş gibiydi ve bu fazlasıyla hoşuma gitmişti. "Acıktım."
Burnunun ucu burnuma değerken nane kokan nefesi yüzüme vuruyordu. Boğazımı temizleyerek geri çekildim. "O zaman yemek yemelisin."
Ayağa kalktığımda hemen ardımdan o da ayağa kalktı. Ağzından küçük bir inleme çıktığında ona baktım. "İyi misin?"
"Belim tutulmuş. Ah hayır boynum da tutulmuş." Dudaklarımı büzdüm. "Çok mu ağrıyor?"
Küçük bir çocuk gibi kafasını salladı. "Sanırım boynum hep böyle kalcak." Dediği şeyle kıkırdadığımda bana ters bir şekilde baktı ama oyun oynadığını biliyordum. "Kahvaltıdan sonra krem sürmemi ister misin?" Dudakları yana kaydığında kaşlarını kaldırdı. "Çok isterim. Sonsuza kadar böyle kalmak istemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sweet little lies
FanfictionKim Taehyung yalan söylemeyi severdi. Psikoloğu Lalisa Manoban ise ona inanmazdı. Bir gün Taehyung doğruyu söyleyecekti fakat Lalisa ona inanmamayı seçecekti. Kim Taehyung | Lalisa Manoban