"Uzun süre geçti."Dediğim şeyle kafasını sallayarak yüzüme baktı. İlk geldiği zaman ki gibi elleriyle fazla uğraşmıyordu. "Bu süreçte neler değişti Ryujin? Ve buraya gelmeyi sen mi istedin yoksa ailen mi ısrar etti?"
"Ben gelmek istedim." Utangaç şekilde gülerek konuştuğunda tebessüm ettim. "Yaşadığım şeyleri sana anlatabileceğimi söylemiştin. Ben... Bunun iyi olacağını düşündüm."
"Bunu düşünmen, senin gerçekten iyi olmak istediğini işaret eder."
"Ben... Birkaç arkadaş edindim. Daha doğrusu onlar benimle tanışmak istedi. Gerçekten arkadaşlarım olsun istiyordum. Bende bu yüzden kabul ettim." Kendini açıklar şekilde konuşmasıyla, devam etmesini belli edercesine kafamı salladım. "İki tane kız arkadaşım oldu. Sadece güven problemi yaşıyorum, bu yüzden onlara soğuk bir kızmış gibi geliyorum bence. Bana yarın okul çıkışı bir kafeye gitmeyi teklif etmişlerdi ama bir şeyleri bahane ederek reddettim. Çünkü korkuyorum. Yeni kişiler demek yeni yalanlar, yeni korkular ve yeni kötülükler demek."
Ellerimi masanın üzerine koyarak konuşmayı ben devraldım. "Yeni kişiler aynı zamanda yeni doğrular, yeni güzellikler ve yeni iyilikler de demektir. Bu yüzden senin önündeki yol ikiye ayrılır. Birisi senin saydıklarına, diğeri ise benim saydıklarıma çıkar. Ama hangi yol hangisine gider bilebilir miyiz?"
Kafasını iki yana salladı.
"Bu yüzden risk almalısın. O yolun sonu kötü olsa da sonuçta yolu geri dönüp iyi yola gidebilirsin değil mi? Korkusuz ol. Sen yalanlar ya da kötülüklerden değil onlar senden korksun. Yaşadığın bir olay ya da korku tüm hayatına mâl olamaz. Bu yüzden herkes bir şans hakeder."
Kaşlarını kaldırarak merakla sordu. "Sence onların teklifini kabul etmeli miyim?"
Gülerek kafamı salladım. "Onlara şans tanımalısın."
Ryujin'le bir süre daha sohbet ettikten sonra randevu saati bittiği için benimle vedalaşarak odadan çıkmıştı. Onun ilerleme kaydetmesi beni mutlu etmişti.
Sandalyemde arkama yaslanarak derin bir nefes verdim. Yorucu bir gündü... Zihnimi hastalarımla dağıtabiliyordum fakat onlar gidince düşüncelerimle savaşa kaldığım yerden devam ediyordum. Taehyung aklımdan çıkmıyordu. Onu yanağından öpmüştüm. Onunla birlikte alış veriş yapmış, annesine hediye almıştım.
Bugün ise Bayan Kim'in doğum günüydü.
Taehyung sabah erkenden mesaj atmıştı. Mesajda ise şöyle yazıyordu.
"Akşam annemin doğumgünü. Eğer gelmezsen bir şeylerden şüphelenirler. Akşam 7 de seni alırım ;)"
Evet. Geleceğimden o kadar emindi ki... Emin olmakta da haklıydı çünkü bir kere bu işe bulaşmıştım ve gitmek zorundaydım. Başka randevum yoktu bu yüzden biraz hızlı davranıp eve gitmem lazımdı. Üstümdeki beyaz önlüğü dolabıma koyarak, çantamı elime aldım. Telefonumu çantama koyarken ekranı a açarak saate baktım. Dörde doğru geliyordu. Eve gitmem ve hazırlanmam hemen hemen sekizi bulurdu.
Odadan çıkarken koridorda yürüyen Sehun'la karşılaştım. Tebessüm ettiğinde gülümsedim. "Nereye böyle acele acele?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sweet little lies
FanfictionKim Taehyung yalan söylemeyi severdi. Psikoloğu Lalisa Manoban ise ona inanmazdı. Bir gün Taehyung doğruyu söyleyecekti fakat Lalisa ona inanmamayı seçecekti. Kim Taehyung | Lalisa Manoban