Hafızam silinebilirdi.
Ve ben hâlâ senin yüzünü düşünüyor olurdum.Arabanın radyosunda çalan şarkı dikkatimi kısa süreli dağıtsa da tekrardan endişeli bakışlarım, yan koltuğumda oturan ve arabayı süren Kai'ye odaklandı. Tırnaklarımı kemirmekten, şekilleri bozulmuştu. "Bir şey olur mu?" Titrek sesimle sorduğumda dolan gözlerimi kırpıştırdım.
Kai on dakikada onuncu kere sorduğum soruyu bıkmadan tekrar yanıtladı. "Bilmiyorum Lisa, sakin ol artık. Birazdan orada oluruz."
"Çok özür dilerim..." diye mırıldandım suçluluk dolu bir sesle. "Benim yüzümden nişanınız mahvoldu."
Gülerek kafasını iki yana salladı. "Saçmalama Lisa. Senin değil sana asılan köpeğin suçuydu. Jennie'nin onunla olan kuzenlik bağlarını tekrar gözden geçirmesi gerek." Bana dönerek sorun yok dercesine göz kırptı. "Hem unutamayacağımız bir nişanımız oldu."
Dediği şeyle burnumu çekerek güldüm.
Daha sonra aklıma gelen şeyle gülüşüm soldu. Polisler...Taehyung'u götürmüştü.
Ve şu an Kai ile birlikte polis karakoluna gidiyorduk. Gelen şikayetten ve o çocuğun yüzünün kan içinde olmasından dolayı, polis sorgu için o adamı ve Taehyung'u götürmüştü. Şoku atlatabildiğimizde Kai ile birlikte yola çıkmıştık ve evet... Son durum böyleydi.
Tırnaklarımı kemirmeyi keserek bu sefer dizlerimi sallamaya başladım. Hapise girer miydi? Tanrım... Saçmalıyordum. Taehyung suçlu bile değildi. Sadece ifadesini alıp geri bırakacaklardı evet...
Arabanın durduğunu fark ettiğimde hızlı olarak arabadan indim. Üstümde hâlâ nişanda giydiğim pudra rengi elbise vardı ve soğuktan dolayı bacaklarımın titrediğini hissediyordum. Kendimi düşünecek vaktim yoktu.
Kai arabayı kilitlerken adımlarını hızlandırarak bana yetişmeye çalıştı. Birlikte karakola girdiğimizde gözlerim çaresizce etrafta gezindi. Taehyung'un nerede olduğunu bilmiyordum... Kai bir polis memurunun yanına ilerlediğinde gözlerim etrafta gezinmeye devam etti. Hâlâ şaşkındım. Onun nasıl adama saldırdığını görmüştüm... Yumruklarını acımasızca adamın yüzüne geçirişini. Haklı olduğunu da biliyordum çünkü adamın bana ima ettiği şeyler iğrençti. Sadece Taehyung'un bu kadar kendini kaybedeceğini düşünemezdim.
"Lisa, gel." Kai'nin bana seslendiğini duyduğumda dalgınlığımdan sıyrılarak yanına ilerledi. "Çocuğun ailesi çoktan gelmiş bile. Taehyung'dan şikayetçilermiş. Çocuğun yüzünün kanlar içinde olmasıda büyük bir etken tabi..."
Yutkundum. "Yani?"
Ellerini cebinden çıkararak ofladı. "Yani büyük ihtimalle Taehyung geceyi burada geçirecek."
Alayla güldüm. "Saçmalama." Gözlerimi kırpıştırdım. "Ne gecesi Kai? Çocuğun dediği lafları bilmiyorlar mı? Ben de ondan şikayetçiyim o zaman! Tacize girer bu."
Etraftaki polislerin ve diğer kişilerin bakışları bana dönerken, Kai yanıma gelerek omzumu sıktı. "Sakin ol lütfen. Konuşacağız sen de ifade verirsin şimdi... Yine de bildiğim kadarıyla konuşuyorum, çocuk darp edildiği için bir gece nezarethanede kesin kalır."
Aniden sessizleşirken gerginlikle tekrar yutkundum. "Ne yapacağız?"
"İfade vereceğiz. Çocuğun da Taehyung'a karşılık verdiğinden ve seni sözleriyle taciz ettiğinden bahsederiz. Taehyung'da en geç sabaha çıkmış olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sweet little lies
FanfictionKim Taehyung yalan söylemeyi severdi. Psikoloğu Lalisa Manoban ise ona inanmazdı. Bir gün Taehyung doğruyu söyleyecekti fakat Lalisa ona inanmamayı seçecekti. Kim Taehyung | Lalisa Manoban