12. ne zaman sizin gibi olacağız

1.9K 212 136
                                    

Changbin ifadesiz bir yüz ifadesiyle mutfağın girişinde durmuş neşe içinde dolaba yönelen Felix'e bakmaya devam etti. Şaka yaptığını sanmıştı fakat o ciddiydi öyle mi? Önce dağıtıp şimdi toparlamaktan mı bahsediyordu? Sinirleri tekrar gerilmeye başlamıştı.

Sessiz kaldı bir süre daha. Belki de konuşmak için en uygun zamanı bekledi. Konuşursa iyi bir şey söylemeyeceğinden son derece emindi. İçinde nedensiz bir şekilde yükselmeye başlayan öfke bugün zaten sıcak olan havadan dolayı terleyen Changbin'i daha da terletmişti.

Kırmızı saçlı dolaptan çıkardığı peyniri dilimlemeye başlamadan önce Changbin'le göz göze geldi. Yüzündeki gülümseme silinirken yaptığında bir yanlışlık olduğunu fark etmesi çok uzun sürmedi. Bakışlarıyla yine korkutmak istiyormuş gibi duruyordu. Elindeki tabağı tezgahın üzerine bıraktı.

"Bir sorun mu var?" dedi tereddütle. Sesinden bile belliydi çekindiği.

Zaten Changbin'in iğneleyici bir şekilde konuşması ve laf sokması da çok uzun sürmedi.

"Ben sana olur dedim mi?"

"Demedin ama olmaz da demedin." dedi Felix. Changbin'in özgüvenli ve kararlı çıkan sesinine karşı kendi sesinin basit bir mırıltıdan farkı yoktu. "Ben sadece mutlu olursun sandım."

"Mutlu olmak için sana ihtiyacım yok Felix. Aldığım karar sana kötü davranmamaktı ama sen beni çok yanlış anladın."

"Arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Daha önce sana kahvaltı hazırladığımda kızmamıştın bana."

Mutfağa girip kalçasını mutfak masasına yasladı Changbin. Kollarını göğsünde birleştirdi ve son derece ciddi duruşuna devam etti. Felix'e biraz daha yaklaşmıştı şimdi. Cesaretini kaybettiğini biliyordu.

"Çünkü o zaman gerçekten arkadaştık. Şu an yaptığın şey çok saçma."

"Gideceğimi söyledim. O gelince gideceğim dedim."

"Seni kullanmamı mı istiyorsun?"

Sustu Felix. Kötü bir niyeti yoktu ama Changbin onu yine yanlış anlamıştı. O sadece sevdiği adamın mutlu olmasını istiyordu.

"Cidden...çok inanılmazsın."

"Ben... Gitsem iyi olur sanırım. Bana ihtiyacın yok, bunu anlamalıydım. Özür dilerim."

Felix hızla yanından geçerken eline değmişti eli. İçini kaplayan tuhaf bir ürpertiden sonra saniyeler içinde kapı sesini duydu.

"Siktir git hayatımdan." dedi kendi kendine. "Hem Hyunjin hem de Jeongin... İkisini de sende görüyorum. Senin yüzünden acı çekmek istemiyorum."

Ve yine balkona çıktı o. Bedenini iyice zorladığını umursamayarak masanın üzerindeki sigara paketine uzandı. Kahvaltısını yine kendini zehirleyerek yapacaktı anlaşılan.

___________________

"Onu anlamıyorum." diyerek şikayet etmeye başladı Felix. "Bakışlarıyla bile birisini öldürebilir. Bir siktir git demediği kaldı. Çok mu kötü bir şey yaptım sanki? Alt tarafı istediğimi aldım, o da istiyordu. Ama tek suçlu tabiki ben oldum. Bipolar olma ihtimalini ciddi ciddi sorguluyorum. Bakışları, ses tonu bir anda değişiyor. Farklı biri oluyor. Zaten ayık da dolaşmıyor iyice ayaş oldu. Hyunjin gittikten sonra çok değişti. Dürüst olmak gerekirse bayağı korkuyorum..."

Felix'in bir süre susup söyleyecek başka şeyler düşünmeye başlaması ile daha o başlamadan sırtını patpatladı Jisung. Destek olurcasına omzunu sıktı.

"Sevgilisi o haldeyken etrafına bu kadar enerji saçmasaydın belki de böyle olmazdı. Adam acı çekiyor, sen hâlâ kahvaltı anlatıyorsun."

"Ama bir haftada ne kadar zayıfladı. Doğru düzgün bir şey yemiyor. İlk olarak enerji toplamasını istedim." dedi Felix. Başını yere eğmişti mahçup bir şekilde.

Küçük Hesaplar | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin