13. Cidden deliriyor muyum?

1.8K 254 97
                                    

1 hafta sonra...

Felix, stüdyonun büyük aynasından kendine bakarak dans ediyordu. Müziğin ritmine kaptırmıştı kendini. Onu seyreden birisi dans ettiğini değil de vücudunun doğaüstü bir güç tarafından hareket ettirildiğini düşünürdü. O kadar güzel dans ediyordu ki küçücük bile eksiklik görünmüyordu yaptığı dansta. Vücudunun kıvrak hareketleri ve terlemekten ıslanan tişörtü ona ayrı bir seksilik kazandırıyordu. Kırmızı saçları alnına yapışmıştı fakat hâlâ kusursuz bir görüntüye sahipti.

Onun gibi olan diğer dansçılar öğle yemeğine gitse de Felix çoğu zaman bir şeyler atıştırır kaldığı yerden devam ederdi dans etmeye. Onun da stres atma şekli buydu. Dans ediyordu ama yaptığı hareketlerin farkında bile değildi. Kafası hâlâ Changbin'deydi onu düşünmesi içindeki hırsı daha çok büyütüyordu.

Neden böyle olduğuna bir anlam verememişti o. Hyunjin varken Changbin'i elde etme gibi bir düşüncesi yoktu aslında ama şimdi düşündüğü ve istediği tek şey sevdiği adamı elde etmekti.

Şarkının hızlanan ritmiyle birlikte hareketleri hızlandırken aynada gördüğü yüzle bir anda şaşkınlıktan eli ayağı birbirine dolaştı.

"Lanet olsun." dedi kendi kendine. Changbin cidden dengesiz olduğu gibi Felix'in de dengelerini bozuyordu. Neyse ki düşmeden toparlamıştı kendini. Nefes nefese karşısında duran adama baktı.

Bıraktığından daha kötü bir haldeydi. Daha çok zayıflamış daha yıpranmış görünüyordu yüzü. Gözleri hafifçe kızarıktı.

Changbin'in bir şey söylemesini beklemesine rağmen ses çıkarmadığını görmesi ile stüdyodaki koltuğa yürüdü. Oturmadan önce şu şişesini alıp kafasına dikti suyu. Dudaklarının kenarından sızan su çenesinden boynuna doğru bir yol çizip kazağını ıslatırken bilerek yaptığı her halinden belli olmasına rağmen Changbin hâlâ sadece bakıyordu.

Küçük olan gözlerini devirip yanındaki havluyu boynuna doladığında Changbin sanki düğmesine yeni basılmış bir robot gibi stüdyodaki müzik sistemine basıp kapattı şarkıyı.

Felix hâlâ onun ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.

"Ne oldu?" dedi en sonunda dayanamayarak.

İki hafta sonra ilk defa şirkete gelmişti ve şimdi yaptığı tek şey stüdyoya gelip sadece bakmak mıydı?

Changbin, küçüğün etkisinden duyduğu sesle yeni çıkmış gibiydi. Boynunda hareket eden adem elması yutkunduğunu her açıdan belli ediyordu. Gerçi Felix'in bu halini görüp etkilenmemesi pek mümkün görünmüyordu.

"Hiçbir şey olmadı. Müzik sistemi açık kalmış onu kontrol etmek istedim."

Duyduğu yalan karşısında bozuntuya vermedi fakat lafını da esirgemedi Felix.

"Bunun için görevliler var zaten. Koskoca Seo Changbin, müzik sistemini kapatmak için buraya mı geliyor? Ne hikaye ama. Söylesem inanmazlar."

"Niye geleyim ki başka?"

"Bilmem, benim sana sormam lazım."

"Tamam bekle." dedi Changbin. "Niye benden kaçıyorsun? Yolunu değiştirip durman falan çok rahatsız edici. Bulaşıcı bir hastalık mı taşıyorum? Denk gelmemek için uğraşıyorsun resmen, sinirlerimi bozuyorsun."

"Tek sinir sende mi var sanıyorsun?" dedi Felix. Yüzündeki ciddi ifadeye oldukça sakin çıkan sesi biraz zıt kalmıştı. "Benim de sinirlerim var, benim de duygularım var. Ve sen benimle oyun oynuyorsun. Ne istediğini kendin de bilmiyorsun ki. Görüşmeyelim diyorsun sonra beni kendin arıyorsun. Seni görmek istemiyorum diyorsun kalkıp buraya kadar geliyorsun. Ne istiyorsun Changbin?"

Küçük Hesaplar | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin