(Beyza nur'dan)
"ÇIKARIN LAN BENİ!! BAKUGOU! LANET BAKUGOU!" Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Okul patlıyor. Paramparça oluyor. Ama ben hala şu lanet kelepçelerden kurtulamadım. Kıpkırmızı olmuş bileğime baktım ve sinirle bağırmaya devam ettim.
"NEREDESİNİZ LAN!! KİMSE Mİ YOK YA YARDIM EDİN!" Artık kendimi kurtarmak için çabalamıyordum. Çünkü bu kelepçeleri üreten kişi Momo olsa gerek. İçine eminim başka maddeler de koymuştur. Tam bir posta daha bağıracaktım ki bir kaç kanat sesi ile gözlerim balkona döndü. Karanlıkta kimseyi göremiyordum. Sesim korku içinde çıktı.
"Biri mi var orada?" Kanat sesleri yakınlaşmaya başladı ve- LAN! Oha! Balkonumun demirliklerine bir kartal konmuş bekliyordu. Yaşadığım şok geçtikten sonra derin bir nefes alarak rahatladım.
"Sadece bir kuşmuş" O sırada hiç beklenmedik bir şey oldu.
"Sadece zararsız bir kuş..." duyduğum sese karşılık kafamı çevirdiğimde o gece gördüğüm tanıdık yüzlerden birini gördüm. NE KADAR SALAĞIM!
"BAKUGOU! MİDORİYA!! ECRİN!!!" Korkuyla önüme gelen bütün isimleri saymaya başladım. "KİMSE Mİ YOK!" Ben çırpındığım sırada kötüler birliğinden Elif yanıma gelmişti bile. Önüme bağdaş kurdu ve oturdu.
"Neden kelepçeli olduğunu sormayacağım. Sadece bir şişe falan kana ihtiyacım var. Toga istiyor" Ben kelepçeli olmayan elimle ona vurmaya çalışırken o bu vuruşlardan çabucak kaçmayı başarıyordu. Yanına aldığı ufak bir şişeyi çıkardı ve gözüme gözüme sokmaya başladı. Ben ise hala onu kendimden uzak tutmaya çalışarak bağırmaya devam ediyordum.
"BAKUGOU! GELİN ARTIK KİMSE Mİ YOK!"
"Biraz meşguller" dedi Elif pençe şeklindeki tırnaklarına bakarken. Çantasından çıkardığı bir halatla ona vurmaya çalıştığım kolumu hızlı bir şekilde bağladı.
"NE!" Ayaklarımı da bağlamaması için ters dönerek tekme atmaya çalıştım ama bu iki elimde bağlıyken hiç kolay olmuyordu. Çantasından çıkardığı başka bir halatla iki ayağımıda bağlayarak diğer halatlarla düğüm yaptı. Şimdi ise tek yapabildiğim şey bağırmak oluyordu.
"Bakugou! Gelin artık!" bağırmaktan boğazlarım ağrımaya başlamıştı. Elif bu durumu anlamış olacak ki çantasından bir de bant çıkardı. Ağzımı kapatmaya çalıştığı sırada ben de onun parmağını ısırmaya çalışıyordum. Tek yapabildiğim koz bu kalmıştı. Tırnakları kartalın pençesine dönüştüğü zaman ise bu kozumun da bittiğini anladım. Ağzımı da bantladığı zaman tamamen etkisiz hale gelmiştim. HEPSİ SENİN SUÇUN BAKUGOU!
"Eğer kıpırdamazsan işim çabuk biter." Oldukça sakin konuşmasının yanı sıra ben bantlı ağzımın ardından çığlıklar atıyordum. Kolumu tuttu ve sıkmaya başladı. Keskin tırnaklarının birini kullanarak koluma derin bir kesik açtı. Yaşadığım acıdan dolayı güçlü bir çığlık atsam da bantlı ağzım buna izin vermiyor gibi görünüyordu. Çırpınmamam için kolumu daha da sıkı tutuyordu. Şişenin ucuna taktığı bir tüpten sonra tüpü kestiği derin kesikten içeri soktu. Tüpün koluma girmesiyle beraber acım daha da artıyordu. Tanrım keşke kanımı Toga falan alsaydı! Bu resmen işgence. Ben acı içinde göz yaşları dökerken o keyifle konuşmaya başladı.
"Bu işin en sevdiğim yanı ise karşımdaki insanın acı çekiyor oluşu." Haklıydı. gerçekten de keyif alıyordu. Bir türlü dolmayan tüpe baktı ve konuştu.
"Yeterince derin değil." Tüpü çıkardı ve diğer koluma da aynı şekilde bir kesik attı. Ama bu diğerinden daha da acıtıyordu. Ne kadar çırpınırsam kan akışı o kadar yavaşlıyordu. Tam bir şey daha söylemek için ağzını açmıştı ki kapı güçlü bir patlama ile kırıldı. Kafamı çevirecek gücüm kalmamıştı. Ama gelen küfür seslerinden gelenin kim olduğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunrise Of Heroes
FanfictionBir anime dünyasına ışınlandığını düşünsene. İşte tam bu olay bu kitapta gerçekleşiyor. Bu kitapta baş rol sen olabilirsin. İstediğin kişi olabilir, istediğinle aşk yaşayabilirsin. Hadi gel ve beraber kendi anime evrenini kuralım. Açıklama yok sadec...