GEÇİT--23

49 15 251
                                    

Etrafta bir yaşam belirtisi arıyordum. Ama yoktu. Kimse yoktu. Kendimi ortak salona attığımda hiç beklemediğim bir manzara ile karşılaştım.

ODANIN KÖŞESİNDE ELLERİ VE AĞZI BANTLI CEREN İLE TAVLA OYNAYAN DENKİY'LE ELİF BENİ KARŞILIYORDU!

"Şaka mısın yine mi!" Denki sinirle elinde ki taşı masaya fırlattı. Ben şaşkınlığımı elimle gizlerken Elif'in gözleri beni buldu.

"Hocalara haber verecekti biz de iki dakika bağladık işte." Şaşkınlıkla kendimi Ceren'in yanına attım ve çözmeye başladım.

"On saniye içinde kuş olup uçmazsan hocalara haber veren ben olacağım!" Ceren'i çözdükten sonra arkamı döndüm. İkisi de kılını kımıldatmadan boş boş bana bakıyorlardı. Sinirle Denki'ye döndüm.

"Size onu çıkartmanız gerektiğini söylemiştim!"

"Tamam ben de çıkarmadım."

"Of! Diğerleri nerede!"

"Revire gittiler. Momo'nun iki bacağı kırılmış."

"NE! Tanrım! Sen o kuşu çıkar buradan hemen!" Bir anda koşmaya başladım soluğu revirde alacaktım. Bir anda kapının önünde durdum ve çalarak içeri girdim. Sınıfın çoğu içerideydiler. Todoroki kafasında kanlı bir bandajla oturuyordu. Momo ise bacakları alçılı bir şekilde hastane yatağında uzanıyordu. Çok pişmandım. Güzelim kaosu kaçırmıştım. Çok pişmanım ÇOK! O sırada Todoroki'nin sinirli bakışlarını üzerimde hissettim. Doğru onun burada omasının sebebi bendim. Ona el sallayarak gülümsediğim sırada o da orta parmak çekmekle yetinmişti. Cidden bu gün baya şey yaşanmıştı. Hepsinin sorumlusu benim lanet oyunumdu ve eminim büyük bir ceza alacaktım. Hemde büyük bir ceza...

(Sudenur'dan)

"Bayılacağım..." Kafamı masaya dayadım ve gözlerimi kapattım, 25. eli oynuyorduk. Ne dersiniz BİR KERE BİLE KAZANAMADIM!

"Dediğim gibi oyundan çekilebilirsin." Dedi Dabi bilmiş bir şekilde.

"O kadar şey kaybettim. Geri kazanmam lazım..."

"Konuşacak halin bile yok farkında mısın?"

Ağlamaklı bir sesle, "Sadece hile yapmasanız kazanabilirim..."

"Sen de yap. Allah Allah öyle bir kural mı var?"

"LANET OLSUN BUNU 25. ELDE Mİ SÖYLERSİN!"

"30. el."

"27 değil miydi ya?" bu sefer araya giren Toga'ydı. Dabi başını salladı.

"30'du."

"Ha... tamam."

"Bir el daha..." dedim mırıldanarak.

"Salak mısın yeter bu kadar!" dedi Dabi. Toga ise hala hevesli gibiydi. Eski enerjim kalmamıştı. Sadece nefes alabilmek için can çekişiyordum şu an. Keşke hiç girmeseydim bu işlere. "Kalk şuradan!" Dabi beni bileğimden tutup çekiştire çekiştire koltuğa yatırdığında çok üşüdüğümü hatırlıyorum. Soğuktan tir tir titriyordum. Sonrası ben de yok. Ölmüş müydüm? Yok canım. Peki burası neresi? Siyah bir kutu mu? Hayır bu renksiz bir şey.

Uzun bir müddet boşlukta yürüdüm. Bağıramıyordum. Sesim çıkmıyordu. Ama nefes alabiliyordum. Alabiliyor muydum? Ben yürümeye devam ederken ani bir şekilde dizim bir yere çarptı. Kendimi korkuyla geri çektim. Bir cisme çarpmıştım. Ellerimi bir az öne uzattım ve cismi hissetmeye çalıştım. Şey gibiydi. Bir yastık veya minder. Ellerimle bir az daha yoklayarak gittim. Bu şeydi ya... Koltuk! Ellerimle yoklamaya devam ettim. Uzun bir boşluktan sonra sert bir cisme çarptım. Bu da şey gibiydi sehpa.

Sunrise Of HeroesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin