KANTİN SAVAŞLARI--20

43 15 161
                                    

"Onlar kim?" Yanı başımdan gelen sesle gözlerimi kafeteryanın ortasında ki Beren ile Todoroki'den ayırdım. Kafamı hafiften çevirdiğim Awaiza sensei'nin kızını gördüm. Yanıma oturdu. Dikkatim dağıldığı için konudan bağımsız bir şekilde konuştum.

"Kim kim?" Eliyle Beren'i işaret etti.

"Onlar" Kafamı tekrardan çevirdiğimde baygın bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

"Uzun bir süre önce kaçırılmışlardı." Kız merakla sormaya devam ediyordu.

"Sadece o ikisi mi? Babam üç kişi olduklarını söylemişti. Ama hiç yüzlerini görmedim."

"Hm evet Sudenur diye biri daha vardı ama o daha-" Bir anda yerimden sıçradım. "AMAN ALLAH'IM SUDENUR!" Kız anlam veremeyen bakışlarla bana bakarken ben de var gücümle Beren'in yanına koştum.

"Beren!" Dedim nefes nefese. "Sudenur... O nerde!" Eliyle çenesini tuttuktan sonra oldukça sakin bir şekilde konuştu.

"Hala orada?"

"O neden kaçmadı!"

"Biz zaten kaçmadık ki"

"Ha" Yüzüme boş boş bakıyordu. Şaka yaptığını düşünmeye başlamıştım.

"Bizi saldılar onu salmadılar." Sinirle konuşmaya devam ettim.

"Sizi bıraktılar ama onu bırakmadılar demek ha... BUNLARIN DERDİ NE NİYE YANİ KIÇLARINDA KURT MU VAR AMK NİYE ONU DA BIRAKMADILAR DA BİZE İŞ ÇIKARDILAR LAN!" Ben sinir patlaması geçirirken bütün herkesin gözlerini üzerimde hissettim. Kahretsin rezil oldum... Rezil oldum....

"Eyvallah kardeşim sağ ol iltifatlar için" Elini göğsüne vurup dalga geçen Todroki'ye kötü bir bakış attım. Hani villain ya üstüne alındı yumurcak. 

"Seni daha sonra sorguya çekeceğim!" Sinirle tekrardan eski yerime döndüm. Masada bana şaşkınlıkla bakan Midoriya ile Beyza'ya baktım.

"Ne var!" Beyza dudaklarını birbirine bastırarak kahkahasını tutuyordu. Söze Midoriya girdi.

"Yemin ederim tersin pismiş." Masadaki tepsiyi alıp kafasına vurdum.

"Sana ne benim tersimden be!" Kafasını tutan Midoriya geri çekileyim derken sandalyeyle birlikte geriye düştü. Bu sefer kahkaha atma sırası bendeydi. Beyza ise kahkahasını salmış yaşadığımız gülünç durumu izliyordu.

"Ah kafam!" Masaya tutunarak ayağa kalkan Midoriya ters bir şekilde konuştu. "Düşen sen olsaydın da bu kadar gülebilecek miydin acaba?" Bu lafına karşı daha da bir kahkaha krizine girdim.

"Ehh! Susun be aptallar!" dedi Bakugou sinirle masada ki makarna dolu tabağı kafama fırlatırken. Ağzım açık bir şekilde rezil halde ki kıyafetime baktım. Şimdi ise bütün masa yıkılıyordu. Sinirle elim boş tabağa gitti.

"Ne yapıyorsun be salak!" Elimde ki tabak Baugou'nun kafasında parçalanmıştı. Elimle oh olsun der gibi bir işaret yaptım. Kahkahalara boğulmuş Midoriya ile Beyza'ya kötü bir bakış attım. O sırada masanın ortasında yaratılan bir patlama ile geriye uçtum.

"Ne oluyor!" Şu yeni kız ksrgaşayı anlamaya çalışıyordu. Midoriya kısa bir şekilde açıkladı.

"Bu ikisinin klasik kavgaları. Alıştık artık." Sinirle düştüğüm yerden bağırdım.

"Gösteririm sana klasik kavgayı!"

"Ha" Hemen diğer elimle bileğimi tuttum ve onu sırılsıklam yapana kadar ıslattım. Kaygan zeminde yürüyemeyen Midoriya yere yapıştı. O sırada kahkahalarının arasında bir az ciddileşen Beyza araya girdi.

Sunrise Of HeroesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin