(Ceren'den)
En son hatırladığım şey boynuzlarımı kullanmak zorunda kaldığım ve yüksekten düştüğüm için çok başım ağrıdığıydı. Ha bir de Toga ile yüzünde eller olan değişik bir çocuğun yüzü.
"Ah!" Bir anda yüzümde hissettiğim ıslaklıkla yerimden sıçradım ve elimi yüzüme götürdüm. Her yerimden sular damlıyordu. Toga denen kız konuşmaya başladı.
"Shigaraki uyandırdım!"
"Tamam!" Ben yaşadığım şoku atlatmaya çalışırken içeriye el kafalı adam girdi. Tabi benim çığlığım da odayı bastı.
"Aman tanrım psikopatın tekisin!" İkisi de önce birbirine baktı sonra da bakışlarını bana çevirdi. Elimle yüzünde ki elleri gösterdim.
"O-onlar öldürdüğün kişilerin elleri mi?!"
Omuz silkti "Yaklaştın." Korkuyla bakışlarımı odada gezdirdim. Bir klübedeydim. O sırada odaya tek tanıdığım yüz girdi.
"CEREN!?"
"SUDE!?" Sude önce yanındaki... NE YAPMIŞ O DERİSİNİ KENDİNE Mİ ZIMBALAMIŞ!?
Önce yanındaki o değişik çocuğun kolunu bıraktı ve yanıma koşarak geldi.
"Ceren sırılsıklamsın." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
"Yemin et." Önce söylediği şeyin mantıksızlığını sorguladı, sonra da kafasını sallayarak hemen yan odadan bir havlu getirdi.
Yüzümü silerken ona sordum. "O pisliklerke ne işin var?
"Alınıyorum ama!" Gelen başka bir tanıdık sesle kafamı pencereye çevirdim. Elif pencereye oturmuş içeriye bakıyordu. Sude önce bakışlarını odadakilere çevirdi sonra da bana döndü ve şirince gülümsedi.
"Kaçırıldım."
"Gökten zembille indim desene."
"Sadece kazaydı!" Diye bağırdı zımbalı çocuğa. O sırada konuşmaya el kafalı katıldı.
"Bu sıralar gökten kız yağıyor herhalde." Toga gülerek çocuğun ensesine vurdu. Çocuk beş parmağınıda Toga'nın yüzüne doğru salladığında kız korkarak Elif'in yanına kaçtı.
Bakışlarımı tek tek herkeste gezdirdim. Babamın anlattığı kadar korkunç tiplere benzemiyorlardı. Gerçi şu zımbalı çocuktan korkuyordum. Sude elimde ki havluyu alıp kendisi de koltuğa oturdu. Ben ise nedensizce korkuyordum.
Bütün villainlar doğrudan size bakıyor olsa siz de korkardınız.
"Neden kaçmaya çslışmıyorsun? Diye sordum. Sude tam ağzını açmıştı ki zımbalı çocuk önce davrandı.
"Ben izin vermiyorum."
"Senin iznini isteyen yok!" diye bağırdım. Sinirle ayağa kalkıp kapıya yöneldiğim sırada el kafalı kapının önüne geçip "hayırdır sen?" Der gibi kafasını salladı. Haklıydı sanki geldiğim gibi kapıdan çıkabilecektim de. Sinirle Elif'e baktım. Beni bu çukura yollayan oydu. Ama doğru ona önce ben saldırmıştım.
Aklımdan kötü düşünceler geçiyordu. Masada ki vazoyu kafasında parçalamaktan tut pencereyi elimle parçalayarak onu cam kırıklarında boğmaya kadar.
Elim hızla koltuğun yanında ki eski gitara kaydı. Gitarı kavradığım gibi ani bir şekilde el kafalının arkasına geçtim ve gitarı kafasına hızlıca geçirdim. Bu arada söylemeyi unuttum ama ani hamleler de iyiyimdir.
Sinirle sol elini bana doğrulttuğu sırada aklıma Toga'nın korkuşu geldi. Özgürlüğü elleriyle alakalı olsa gerek. Hemen kolundan tutup geriye döndürdüm ve o sırada ayağına çelme takarak düşmesini sağladım. Kapının önü açılınca var gücümle koşmaya başladım. Boynuzlarım özgünlüğümü gün içinde de kullanmama yarıyorlardı. Ama ne yazıkki sadece bir saatliğne. İşte bu yüzden bu gün başka kullanamayacam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunrise Of Heroes
FanficBir anime dünyasına ışınlandığını düşünsene. İşte tam bu olay bu kitapta gerçekleşiyor. Bu kitapta baş rol sen olabilirsin. İstediğin kişi olabilir, istediğinle aşk yaşayabilirsin. Hadi gel ve beraber kendi anime evrenini kuralım. Açıklama yok sadec...