"Ben biterim. Ben öldüm. Ben gitmek istiyorum Sude yardım et!" Ağlayan Beren'i sakinleştirmeye çalışıyordum. Odanın her yerini söküp tekrar takmıştık ama balkondakinden başka kamera bulamamıştık. Evet... Birileri tarafından izleniyorduk. Aklıma birbirinden farklı düşünceler geliyordu ve bu düşünceler beni yiyip bitiriyordu. Hemen yan masada duran peçete kutusınu Beren'e uzattım. Onu yalnız bırakamazdım. Çünkü artık kendi odamızda bile güvende sayılmazdık.
"Belki de kameralar herkesin odasında vardı. Yani Awaiza senesi falan koydurmuştur." Dedim teselli etmek amacıyla. Ama daha da ağlamaya başladı.
"Salak mısın! Eğer öyleyse ben daha da biterim. O gün Todoroki'nin geldiğini senden başka kimseye söylemedim ben! Eğer kameralar o zaman da takılıysa her şeyi biliyorlardır. Ve ben biterim!" Sinirle parçalara ayırdığım kameraya bir tekme daha attım. Yeni moda kameralardı. İçinde kaset falan yoktu. Güvendiğim birilerinden yardım almam gerekiyordu.
Hızla telefonumu çıkardım ve Midoriya'yı aradım. Telefonda bir kız sesi duydum.
"Bir sorun mu vardı Sude?" uhh! Uraraka...
"Midoriya'nın telefonuna sen niye baktın sorması ayıptır?" Kendimi tutarak olabildiğim en sakin halime büründüm. Ama o sınırları zorluyordu.
"Iıı şu an da biraz meşgul" Dedi kıkırdayarak. Nefesimi tuttum ve konuşmaya devam ettim.
"Telefonu ona verebilir misin?" Eğer tek bir laf daha ederse sonucu kötü olacaktı. Karşı taraftan değişik sesler duymaya başladım.
"Bırak işte ben konuşuyorum. Dur!" Uraraka'nın sesi kesildikten sonra Midoriya'nın sesi geldi.
"Iı şey Sude ben hemen bakamadığım için üzgünüm. Oynadığım bir oyundan dolayı yerleri siliyordum da"
"Ne demek yerleri siliyordum"
"Iı uzun hikaye de sen niye aramıştın" Yatakta ağlayan Beren'i görünce arama sebebim aklıma geldi.
"Şey acil bir durum olmuştu da gelebilir misin diyecektim." Uzun bir süre telefondan ses gelmeyince konuşmaya başladım.
"Yani eğer meşgulsen-"
"Peki geliyorum" Telefon kapanır kapanmaz kendimi kan ter içinde yatağa attım. Bu Uraraka bir gün benim elimde kalacaktı ama ne zaman. Bren'in peçete kutusunu boş görünce hemen kalktım ve tuvaletten yeni bir paket getirdim. Yaklaşık on dakika sonra kapı çaldı. Sanırsam Midoriya gelmişti. Kapıyı açar açmaz gördüğüm manzara karşısında ufak çaplı bir şok yaşadım.
"Aman tanrım sana ne oldu böyle!" Kan ter içinde kalmış Midoriya'yı içeri aldıktan sonra dışarıda Mina'yı gördüm.
"Bana teşekkür etmelisin. Çocuk elden gidiyordu valla" Dedi göz kırparak. Sonra da merdivenlere yöneldi. Beren hemen yatağın üstünde ki peçeteleri yorganın altına sakladı. Dışarı dünya da neler dönüyorsa biz baya bağımsız kalmıştık galiba. Kendini koltuğa atan Midoriya nefes nefese konuştu.
"Sen çağırmasan öldüreceklerdi beni herhalde" Ensemi kaşıyarak konuşmaya başladım.
"Umarım buraya gelme sebebini öğrenince de geri dönmek istemezsin"
Doğruldu ve kaşlarını hafif çatarak ne diyeceğimi dinlemeye başladı."Biz odada gizli kamera bulduk. Ve Beyza'nın odasını kontrol ettim. Ama onlarda yoktu. Yani kısacası şey eee. Biz bu kameranın dışarıdan birileri tarafından konduğunu düşünüyoruz." Ona kırık kamera parçalarını uzattım. Eline aldı ve incelemeye başladı. Ve korku için de konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunrise Of Heroes
Hayran KurguBir anime dünyasına ışınlandığını düşünsene. İşte tam bu olay bu kitapta gerçekleşiyor. Bu kitapta baş rol sen olabilirsin. İstediğin kişi olabilir, istediğinle aşk yaşayabilirsin. Hadi gel ve beraber kendi anime evrenini kuralım. Açıklama yok sadec...