4. Bölüm : Kronos Oğlu ve Ölüm

7.2K 534 189
                                    

Lanetli Günlük : Sayfa,
19.

Merak... İnsanlığın sonu olacak olan buydu, Nyks. Benim ve diğerlerinin de öyle... Bir gün herkes kim olduğumu öğrenecekti.

Bugün de yaşıyorum, Nyks. Bugün de yaşıyorum.

Thanatos bir kez daha aldı bugün bir ruhu yanına. Ve ben bir kez daha yalnızca izledim. Bu suç mu, Nyks? Göz göre göre onları ölüme yollamak?

Thanatos belki de bana bu yüzden kızacak ama... Onları ölümün elinden almalı mıyım? Bir şeyi değiştirecek mi bu? Beni mesela...

Ona söyle, Nyks.

Tik tak... Zamanım daralıyor...

*******************************

Evet, gittim. Elbette böyle bir şovu kaçırmayacaktım. Asla kaçırmazdım. Bir ağacın üzerinde oturmuş geceye uyum sağlamıştım. Birkaç dakika sonra Kuzey geldi ilk başta. Ardından Percy...

"Öldürün."

Percy'in komutu ile olayı el atmamın zamanı gelmişti. Hızla ağaçtan atladım. İki grubun da ortasına düştüm. Bir dizim ve bir elim yerdeydi.

Ağır adımlarla yavaşça kalktım. İlk önce dizimi silkeledim. Ardından ellerimi birbirine çırptım. Sonra yüzüme neşeli bir gülümseme yerleştirdim.

"Selam çocuklar!"

Dedim iki tarafa da bakıp. Cık cıklayarak Percy'e döndüm.

"Benden gizli görev, ha? Hangi aptal Tanrı benden gizli iş çevirebileceğinizi düşündü?"

Dedim alayla. Sonra hafifçe güldüm. Ve Kuzey'e döndüm.

"Babamın pelerini bana ait... Ama kesinlikle Tanrılar'ın eline geçmeyecek. Emin olabilirsin, Kronos Melezi Kuzey."

Şaşırdı. Diğer herkes gibi... Elimi uzattım ve birkaç kara büyü kelimesi ile pelerin elime geldi.

"Pelerin benim, Kuzey. Şimdi gidin."

Şaşkınlığından kurtulması üzün sürecekti anlaşılan. Percy ve diğerlerine döndüm.

"Aslında gelmek istemiyordum. Ama sonra dedim ki... Neden bunu kaçırayım ki? Aslında çok eğlenceli olurdu izlemek..."

Tabii ben daha önce izlememiş olsaydım...

"Pelerini bize ver, Karen."

Yüzüm anında sertleşti. Karanlık bir ifade yüzümde yer edinirken ona doğru tehditkar bir adım attım.

"Pelerin. Ben de. Kalacak. Percy..."

Dedim tek tek ve üzerlerine basa basa. O sırada gölgede bir silüet gördüm. İçgüdüsel olarak konuştum.

"Thanatos..."

Dedim memnuniyetle. Siyahlar içindeydi. Yüzünde buz gibi bir ifade vardı. Ölüm Tanrısı ya da Ölüm Meleği Thanatos karşımdaydı.

"Karen..."

Dedi dudağını yalayıp. Herkes şaşkına bir ona bir bana bakıyordu. Garip bir şekilde ondan korkmuyordum. Ama bu iyi mi kötü mü emin değildim.

Bana doğru geldi. Geri gitmedim. Dik durup gözlerimi ona diktim.

"Nasılsın, abi?"

Dedim hafif alayla. Soğuk bir şekilde gülümsedi ve saçımı tutup kulağımın arkasına itti. Nefesi ölüm kokuyordu.

Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin