41. Bölüm : Neler Oluyor?

2.1K 237 133
                                    

Bakışlarım anında buzlaşırken kıza döndüm. Sarı parlak saçları ve gökyüzü mavisi parlak gözleri vardı. Fiziği güzeldi. Kız gerçekten güzeldi.

"Laila, o Karen... Eski bir..."

Deyip birkaç saniye durdu ve gözlerime baktı. Sonra korktuğum o kelimeyi söyledi.

"Arkadaşım..."

Arkadaşım...
Arkadaşım...
Arkadaşım...

Kahretsin ki bir şey demeye hakkım yoktu. Kahretsin ki itiraz etmeye zerre kadar hakkım yoktu ve yine kahretsin ki onu anlıyordum.

Sonuçta haklıydı. Gözlerinin önünde yok olmuştum. Ruh eşim olarak o da çok acı çekmişti.

2000 yıl...

Hem... Sadece sevgiliydiler. 2000 yılda ancak kendine gelmişti belli ki. Yeni yeni toparlamıştı. Bende sürpriz yumurtadan çıkmış gibi gelmiştim birden bire.

"Merhaba, Laila."

Dedim dolmak üzere olan gözlerimi zorlukla Kuzey'den ayırıp kıza dikerken.

"Merhaba, Karen. Tanıştığımıza memnun oldum. Hakkında o kadar çok şey dinledim ki... Arkadaşların seni çok seviyor. "

Kız fazla mı enerjikti? Ya da güler yüzlü? Ya da...

İyi?

Size yemin ederim bir sürtük olmasını tercih ederdim. Ama değildi. İyi biri gibiydi.

" Evet, beni çok severler. "

Aman ne sevgi...

Hayatımda ilk kez biri karşısında bocaladığımı hissettim. O, benim gibi ya da diğerleri gibi değildi. Bizim gibi değildi.

O kadar iyi o kadar narin duruyordu ki ne diyeceğimi şaşırıyorum. İçinin güzelliği dışına vurmuş kavramının tam anlamlıydı karşımdaki kız.

Ortamda sessizlik varken yardım istercesine Kaan'a baktım. Çünkü kıza ne anlattıklarını ya da beni nasıl tanıttıklarını bilmiyordum. Onları yalancı çıkarmak istemezdim.

"Kutlama yapmaya ne dersiniz?"

Kaan'ın dediği ile kocaman oldu gözlerim. Ne halt ediyorsun dercesine ona baktım. Ne yapayım dercesine bana baktı. Gözlerimi devirdiğim zaman omuz silkti.

"OLİMPOS PRENSESİ geri döndü. Elbette bir kutlama yapacağız. "

Dedi Lily gülerek. Kafamı iki yana sallayıp kendi kendime mırıldandım.

"Tanrılar aşkına... Ben neden geri  geldim ki?"

O sırada yine başladı.

Öksürmeye başlarken dizlerimin üzerine düştüm. Ağzımdan çıkan kanlar bizimkileri endişelendirirken 'sorun değil' manasında elimi salladım.

"Lanet... Döngü!"

Dedim öfkeyle. Sırt üstü yere düşünce vücudum titremeye başladı. Kahretsin! Ciğerlerim sökülüyormuş gibi hissediyordum.

Ne yani? Yeni hayatımda bile mi bu şekilde ölüp duracak mıydım?

Kaan hemen yanıma geldi ve başımı dizlerimin üzerine kurdu. Kendi kanımda boğulmamam için kafamı yana çevirdi. Kan kusarken acıyla inledim.

Kuzey gelmemişti. Kuzey... Gelmemişti?

"Kahretsin!"

Diye tısladı, Kuzey. Hızla yanıma eğildi ve bana baktı. Gözlerinde acı vardı. İçi acıyordu ama o da farkındaydı. Bunu kimse engelleyemezdi. Kısa süreli de olsa ölüyordum. Yine...

Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin