20. Bölüm : Tilki

3.7K 349 128
                                    

Saf beyaz...

Sonsuz beyaz...

Delirtici bir beyaz var etrafımda.

Yön yok, zaman yok, mekan yok, varlık yok, hiçlik gibi... Boşluktayım sanki. Beyaz, sonu olmayan bir boşluk.

Ne kadar zaman geçti? Bilmiyorum.
Uyuyup uyumadığımı ya da nefes alıp almadığımı bilmiyorum. En son ne yaptığımı bilmiyorum. Büyülü kelimeleri hatırlamıyorum. Kim olduğumu hatırlamıyorum.

Yazıyorum.

Yazdıkça açılıyor zihnim. Yazdıkça oturuyor yerine karışık ve silik anılar. Yazdıkça kendimde kalıyorum.

Bu kutuda istediğim her şey oluyor. Yatak, koltuk, kıyafetler, kalem, kağıt, defter, kitap, ansiklopedi, televizyon... Daha bir sürü gerekli ve gereksiz şey...

Yemek yeme ihtiyacım yok. Uyuma ihtiyacım yok. Suya gereksinim duymuyorum. Konuşmuyorum.

Bazen kendi kendime gülüyor hatta kahkahalara boğuluyorum. Bazen içim dışıma çıkana kadar ağlıyorum. Bazen boş boş beyazlığı izliyor ve sırf farklı bir renk görebilmek için kanımı akıtıyorum.

Sanırım deliriyorum...

Gülmek ya da ağlamak için bir nedenim yok ama her ikisini de yapıyorum. Bazen aynı anda...

Bir anda kahkahalarla gülerken diğer anda hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Kahkahalarım beyaz kutumun duvarlarına çarpıp bana gelirken gözlerimden sicim sicim yaşlar akıyor.

Mutlu ya da hüzünlü değilim.

Yalnızca öfke ve nefret var galiba.

İntikam hissi yok içimde. Uyuşmuş gibi hissediyorum. Kendi kendime uyuma taklidi yapıyordum. Sanki biri beni izliyormuş ama uyuduğumu sanması gerekiyormuş gibi davranıyorum.

Sanırım delirdim...

İhanete uğramışlık hissi bedenimin dört bir yanında gezerken aklım, onlardan başka her şeyi sunuyor önüme. Onlara düşünmeye iznim yok gibi hissediyorum.

Canım yanıyor galiba. Bilemiyorum. Galiba bileğimde ince bir sızı var. Ne yaptığımın farkında değilim. Elimi havaya kaldırıyorum. Ve evet... Bileğimdeki sızının sebebinin kırmızıyı özlemem olduğunu fark ediyorum. Ama o da saniyeler içinde yok oluyor.

...

Zaman ne kadar geçti farkında değilim. Düşüncelerim yine mi aynı düzlemde hareket ediyor?

...

Saf beyaz...

Sonsuz beyaz...

Delirtici bir beyaz var etrafımda.

Yön yok, zaman yok, mekan yok, varlık yok, hiçlik gibi... Boşluktayım sanki. Beyaz, sonu olmayan bir boşluk.

Ne kadar zaman geçti? Bilmiyorum.
Uyuyup uyumadığımı ya da nefes alıp almadığımı bilmiyorum. En son ne yaptığımı bilmiyorum. Büyülü kelimeleri hatırlamıyorum. Kim olduğumu hatırlamıyorum.

Yazıyorum.

Yazdıkça açılıyor zihnim. Yazdıkça oturuyor yerine karışık ve silik anılar. Yazdıkça kendimde kalıyorum.

Bu kutuda istediğim her şey oluyor. Yatak, koltuk, kıyafetler, kalem, kağıt, defter, kitap, ansiklopedi, televizyon... Daha bir sürü gerekli ve gereksiz şey...

Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin