Mahallede dolaşıyordum, kahvenin önünde Zülfüyü görünce abim gibi saydığım oğlana selam verdim. Kahvede İdris Baba oğullarıyla oturuyordu, muhtemelen Cumali abiyi konuşuyordular. Bir kaç ay önce Koçovalıların en büyük oğlu içeriye tıkıldı. Şimdi sadece Selim ile Kahraman abi kalmıştı, Emmiyi ve Paşayı unutmamak gerek tabi.
Aş evine girince büyük bir gülümseyle herkese Selam verdim.
"Hoş geldin kızım, aç mısın?"
Sultan Anne bana sarıldıktan sonra sorup saçlarımı okşadı. Sultan Koçovalı herkesin annesidir Çukurda. Bazen biraz ağır konuşur ve davranır ama biz bilirdik. Sultan Anne hepimizi çok sever ve sayardı.
"Hoş buldum Anne, yok aç değilim. Yardıma gelmiştim, ama gördüğüm gibi—"
"Sağol kızım gelimler zatem burda ama sen yinede yardım etmek istersen Karaca ile Akşın kuaför salonunu temizliyorlar."
"Tamam Anne ben onlara yardım ederim!"
Aş evinden çıktım ve hızlı adımlara Ayşe ablanın Kuaför salonuna ilerledim. Belki şimdi dükkanında yardım edersem saçlarımı ucuza yapar?
Kuaförün kapısını açıp iki Koçovalı torunlara selam verdim."Naber gençler?" Akşın kocaman bir gülümseyle bana sarıldı ve sonrada Karaca elindeki bezi bırakıp beni kollarına çekti . "İyki geldin ya, çok iş var burda." Karaca ofladı ve aynayı silmeye devam etti.
"Aslında iş yapmaya gelmedim.. Anlatın bakalım, ne var ne yok?"
Kaşlarımla oynatınca Akşın gülmeye başladı ama Karaca sadece gözlerini devirdi. "Ne olsun kızım? Biz Koçovalı torunuz. Evden dışarıya adım bile atamıyoruz ki."
Karaca haklıydı. Hiç bir şey yapmalarına izin verilmedi. Ben Karacayla Akşını orta okuldan beri tanıyorum o yüzünden çok iyi anlaşıyoruz.
Bir kaç dedikodu sonra bende salonu silmeye başladım.Birden kapı gürültüyle açıldı ve yerimden sıçramama neden oldu. "Oha lan hayvan!" Diye tıslayıp kapıya döndüm. Meke ile Celasunu görünce rahatladım. Allahtan önemli birini sövmedim. Karaca benim tepkiye güldü, Akşın ise sadece Celasuna bakakaldı.
"Ayıp ediyorsun Açelyacım."
Meke diyince gözlerimi devirdim ama cevap vermemeye karar verdim."Ee sizin ne işiniz var burda?"
Karaca sordu ve şimdi bende Celasuna baktım. Gözleri benimkilere çarpınca yüzündeki gülümse büyümeye başladı.
"Şey– ben seninle bi konuşmak istedim de.."
Neyi konuşmak istedi bu hıyar? Hıyar dediğime alınamayın. Ben genellikle sevgimi küfürlerle gösteriyorum."Ne hakkında?" Kollarımı kavuşturup, Celasunu yukardan aşağıya inceledim. "Yalnız konuşsak olur mu?" Gerçekten merak ediyordum şimdi, neydi bu önemli şey ve niye Karacayla Akşının yanında söyleyemedi? - Tabiki biliyordum. Erkek milleti hislerini saklayamıyordu ve bir kaç aydır Celasun da bana karşı bir kanka gibi değilmiş gibi davranmaya başlayınca anladım.
Akşın kafasını hızla bana çevirdi. Kız şok olmuştu. Akşının Celasuna aşık biliyordum, bu yüzden Celasunu reddetmek zorundaydım.
"Benim seninle konuşacak bir şeyim yok."
Celonun kara gözlerinde o kırgım ifade belli olunca içim yandı. Kalbini çiğneyip bir kenara attım ama ne yapsaydım? Akşın benim arkadaşımdı - ona ihanet edemezdim! Bir sıkıcı muhabbeten sonra Meke Celasunu dükkandam çekti ve sonunda gittiler.
"Akşın bana bezi verirmisin?" Akşın ıslak bezle bana doğru geldi, ama elime vermedi, onun yerine bezi suratımın tam ortasına fırlattı. "Ne oluyor ya?" Diye bağırıp yüzümü sildim ve pisli bezi geri Akşına fırlattım.
"Celasun niye seni istiyor ben varken?!"
Gözlerim bunu duyunca baya bi büyüdü.
"Celasuna aşık olduğumu biliyorsun ve hala ona asılıyorsun! Sen ne pis bir insansın?" Akşın resmen benden nefret ediyordu şu anda ama ben bişey yapmadım ki. Hatta Celasunu geri yolladım, Aklın için."Akşın kız ona ayar verdi farkında değilsen."
Karaca bizim küçük kavgamıza karışıp benim tarafı tuttu. Şimdi onlar birbirine girmeye başladılar ve benim bunu kaldırmaya gücüm yoktu.
"Gidiyorum ben, zaten geç oldu."
Kalın montumula bile soğuktu dışarısı. Kıştı ve siyah gökyüzünden beyaz karlar yağıyordu. Eve gitmem en az yirmi dakika sürerdi. Biraz koşsam mı acaba? Belki içim ısınır.
Bu fikirden hemen vazgeçtim, çünkü çok yorucu bir gündü ayrıca Akşının dramlarını çekmek zorumdaydım, bide evdekileri çekmeye hiç niyetim yoktu. Tamam bu bir bahaneydi, aslında sporla alakam yoktu o yüzden koşmadım.
Biraz mahallenin sınırında dolaşmaya karar verdim. Ne olabilirdi sanki? Kafa dağıttırdım.Ayaklarım kendi kendine hareket etmeye başladı. Kafamda sadece Celasun vardı, çok kırmıştım onu bugün. Açıkçası Akşını kışkırtmak için Celasunla olmak istedim.
Artık üşümüyordum bile, çok hızlı yürüyordum. Kahveyi ve Aş evini çoktan geçmiştim. Yine Akşının yüzü aklıma gelince sinirim tepeme çıktı. Akşına sadık olmak istediğimde o bana saldırmıştı. Hem o nasıl bir laftı "ben varken niye seni istesin?" Kendini ne sanıyordu? Gerçi niye şaşırıyordum? Akşın İdris Koçovalının torunu, kendini daha yüksek görmesi normaldi.
Kafamı kaldırdınca nefesimi tuttum. Gece klüblerin ve barların olduğu sokaklara gelmiştim. Eveet, şimdi kesinlikle eve gitmek zamanıydı. Birisi beni bu saatte burda görürse mahallede kıyamet kopardı.
Tam geri dönmek istediğimde bi klüpte silah patladı. Kendinden yürüyen ayaklarım o an buz gibi donakaldılar. Etrafımda korkudan bağıran kadınları duydum ama ben hala kımıldayamıyordum. Bir kaç insan ortadan kaçarken bana çarptı.
Bir silah sesi daha duyuldu.Üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on,
onbir, oniki, onüç, ondört.Ondörtte silah kesildi. İçimden her bildiğim duayı okuduğumu hiç fark etmedim. Herkes Barlardan dışarıya koşup kendini korumaya çalıştı. Bazıların ellerinde kan vardı-
Polisin sireni duyduğumda bile bişey yapamadım. Kaskatı olmuştum şoktan. Tamam Çukurun kızıydım ama benim silahla hiç alakam yoktu.
Polis içeriye daldı ve bi kızla bi oğlanı bardan çıkardılar. Kızın bacağı çok kanlıydı, nerdeyse yerinden kopacaktı.Polisler oğlanı zorla arabaya bindirince kafasını kaldırdı ve göz göze gelmemize sebeplendi.
Tanıdık yüzü görünce nefesimi tuttum.
O anda kendime geldim.
Bu oğlan sıradan birisi değildi.
Bu oğlan Akın Koçovalıydı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çukurunda bir çiçek
Teen FictionOndört tane sıktım. Neden sıktım biliyor musun sen? Eğlencenin ortasında bi ses geldi. Ben varım, Nihat var, Songül var. Songülü almış babası, benim Songülümü,almış babası çıkarmış Çukurdan. Çok uzağa götürmüş, ben naptım ya? Ben naptım ona? Vurdu...