12.

981 49 1
                                    

Çukurun bir çatısında oturup ve içiyordum.
Bugün Esranın doğum günüydü.
Onyediye girecekti. Genç ve güzel bir kadın olacaktı ama benim yüzümden hiç yaşmaya şansı olmadı.

Şu an hiç bir şey umrumda değildi. Birazcık da olsa kendi halime üzülmeye başlıyordum. Belki de alkolün etkisinin altına kaldım ama gerçek şu ki; kendime acıyordum.

Eski Açelyaya ne olmuştu böyle? Neşeyle hayatı yaşayan kız artık harabe gibi dibe vurmuştu.
Böyle olmama ne ara izin vermiştim? Ne ara bu kadar soğuk bir insan oldum?

Belkide Esra burada olsaydı her şey bambaşka olurdu? beni güldürürdü, bana Akından bahsederdi, Mahallenin hikayesini bir daha anlatırdı bana-
Gerçi, Esra burda olsa ben olmazdım.
Sadece onun için kaldım.

Karamlık gökyüzüne bakıp bir yaş döktüm gözümden.

"Mutlu yıllar ablacım."

Arkamda bir ses duyunca hemen elim belimdeki silaha fırladı ama çatıya çıkan Celasun olduğunu görünce rahatladım.
"Beni mi vuracaktın?" Diye kahkaha attı ve bana yaklaştı. Arkadaşıma cevap vermeyip karanlığa bakakaldım. Celasun yanıma oturdu ve birayı elimden aldı. Büyük bi yudum içip şişeyi geri elime sıkıltırdı. "Bu ne bok Açelya? İnsan bi rakı içer." Sahte Gülüşüm çok belli oldu. "Niye geldin?" Manzaraya bakarak sordum. "Dertleşmek için."

Garip bir neden. Benim derdimi kimse anlamazdı ki, ben bile anlamıyordum.

"Akşını kaybettiğimde kendi kafama sıkacaktım, Meke durdurdu beni."

Hiç şaşırmadım, Celasun çocukluğundan beri çok dürtüsel bi tipti. Aniden hiç düşünmeden harekete geçerdi.
"Sonra o piçi buldum, Akşını öldüren piçi. Yamaç abi götürdü beni. Sıkmadım. Sıkamadım yani."
Şimdi şaşırdım. Nasıl sıkmadı eşinin katiline? "Demem o ki, Adamı ölmekten beter etti Yamaç abi, ona güven. Tamam kafasında başka dertler var ama Koçovalılar hiç bir şeyi unutmazlar."

Anidem kendimi bok gibi hissettim. Yamaça baya saygısızlık ettim. Adam omuzlarında kim bilir ne yükler taşıyordur. "Biraz sabret Açelya."
Bu cümleden sonra bir yaş daha düştü gözümden.

"Sabrım kalmadı Celasun. Her gün ölüyorum, içim kan ağlıyor her nefeste. Esra daha onaltı yaşındaydı ya. Onun yerine keşke ben ölseydim."

"Allah korusun."

Korumasın, dedim içimden. "Hadi eve bırakayım seni." Hemen başımı hayır yerine salladım. Eve gitmek istemiyordum. "Annemin yüzüne bakamıyorum. Ben geldiğimden beri sadece kötü şeyler geldi başına." Mahalleye baktım. Selim abi kahveye doğru yürüyordu. "Akını niye kovdular?" Celasunun yüzünde gergin ve ciddi bir ifade büyüdü. "Onu kendisi anlatsın sana." Biranın son yudumunu içtim. "Zor anlatır " - "O niye?" Kuru bir kahkaha atıp başımı salladım. "Bencilin teki o yüzden. Hadi kalk."
Bu konuyu asla Celasunla konuşmazdım ve bu nedenle konuyu kapatıp birlikte çatıdan indim.

Çukurunda bir çiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin