11.

992 54 3
                                    

"Aç şu telefonu Akın! Aç!"

Sokağın ortasında sinir krizi geçirecektim bu malın yüzünden. Bir haftadır ortada yoktu, telefonlarımı da açmıyordu! İstemesem de Akını çok merak ediyordum.

Ya ona bişey olduysa? Astımı var bir de ve Akını birazcık tanıdıysam şu üç ayda şu kesindir; ilaçlarını almıyordur. "Meke! Akını gördün mü?" Meke bana şaşkınca bakıp kafasını salladı. "Senin haberin yok mu?" Neyden haberim yokmuş? "Yamaç abi Akını çukurdan kovdu." Mekenin ağzından çıkam cümle çılgınca gülmemi sağladı. Akını nasıl kovar bu cahil herif?

"Ne diyorsun sen Meke?" Meke başını onaylayarak salladı. "Vallah bak, istersen git kendin sor." Harbiden kendim sorucağım. Yamaç Koçovalıdan hesap sorucağım.

Kahvenin kapısını sert bir yumrukla açtım.
"Serin gel!" Cumali abi beni uyardı ama ben onu umursamadım bile. Gözlerim kahvede Koçovalıların en küçüğünü aramaya başladılar ve bir kaç sahneye de buldular.

"Akını kovmuşsun."

"Evet."

Şimdi gözlerimi Selim abiye taktım. "Sende engel olmadın." Akınım babası beni görmemezlikten gelip kahvede bakındı. "Akını mahalleden kovmak nedir ya? Siz ne biçim insalarsınız?!"

"Yeter! Artık haddini bil! Kardeşin öldü diye sustum ama benim sabrımında bir sınırı var."
Cumali abinim yüksek sesi benim yerimden sıçramamı sağladı. Dediği şey beni gram etkilemedi. Ben Akını savunurum, çünkü o yanımdaydı.
O çok güçlü Koçovalılar kardeşimin intikamını unutup gittiler ama Akın unutmadı.

"Akın bu ailenin tek erkek torunu. Unutmayın bunu, abiler."

Kahvenin kapısını açtım ama Yamaçın sesi durdurdu beni. "Derede bir mekanı var, o kadar görmek istersen git gör." Kapıyı arkamdan vurdum.

Hışımla arabama bindim ve Akına uğramadan önce eczanede durdum, ilaçlarını almak için.
Yarım saat içinde Dereye vardım ama şaşkın gibi ortada kaldım. Bir işi de doğru yap be Yamaç Koçovalı. Ben Akını şimdi nerde bulacaktım?

Tam telefonumu çıkartmak istediğimde kel bir adam gözüme battı. Hep Akının etrafında dolaşan adam bu değil miydi?

"Remzi!"

Arkasını dönüp bana hızlı adımlarla yaklaştı. Korkunç görünmüyor desem yalan olurdu valla.

"Akın nerde?" - "Kim soruyor?" Gözlerimi devirip sesli bir off attım. "Ben soruyorum. Hadi ilaçları bende." Elimdeki torbaya baktı ve bana adresi söyledi.

Mekanı buldum ama gerçekten burası olduğundan hiç emin değildim. Mekan baya büyüktü ve içerden bağırılar geliyordu.
Derin bir nefesle kapıyı açıp mekana ilk adımımı attım ve anında şok altında kaldım.
Nerdeyse yüz kişi vardı. Mekanın tam ortasında bir kafes vardı, büyük ihtimalle dövüş kafesi.
Kafese yaklaştıkça Akını içerde gördüm.
Salak mı bu adam?
Yarı çıplak bir esmerin çocukla dövüşüyordu.

Karnına bir yumruk yedi, dikkati bozuldu o an

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karnına bir yumruk yedi, dikkati bozuldu o an.
Öbür çocuk Akına vurmaya devam edince Akın dizlerin üstüne çöktü. Onu bu halde görünce nefesimi çekip hemen kafese yaklaşmaya çalıştım.
İtişip kakıştım ama sonunda kafesin içinde buldum kendimi

"Akın!"

Diye bağırınca etraftaki herkes sustu ve bütün gözler bana dikildi. O Esmer çocuk Akına bir yumruk daha atmaya çalışırken, elini tutup geriye ittim.

"Kazandın lan, siktir git şimdi."

Akına dönüp sinirle ona bakakaldım. Kendini bu kadar tehlikeye atması çok mantıksızdı. Dudağı çılgın bir gülümseye dönünce, içimden bir öfkeli bir nefes verdim. Hemen Akını kolundan tutup ayağa kaldırıp kafesten dışarıya çektim.

Yaklaşık on dakikadan beri Akının ofisinde oturup yaralarını temizleyip sarıyordum. Ona tokat çekmemek için vallaha kendimi zor tutuyordum.
Madem kimse umrumda değil, aileni siktir etmişsin, bana da mı kıydın? Benim içim gitmiyor mu seni böyle görünce aptal herif?

"İlk tanıştığımızı hatırlıyor musun?"
Akım sessizliği bu soruyla kesince o geceyi düşümdüm. Gülümsedim. Aynı haldeydik.
Akın yaralı, ben tabip. "Bana »Seni bir daha öyle kanlı yaralı görürsem gözümü bile kırpmadan yüzüne tükürürüm!« demiştin, ama bak tükürmedin."

Bu halde gülmeyi yada şaka yapmayı nasıl beceriyordu gerçekten hiç bir fikrim yoktu.
Alnındaki yarayı sardıktan sonra yüzünde temizlenecek başka yara aradım ve dudağında bir tane buldum. Yavaşça eğildim ve yüzüne yaklaştım. Akın gözlerini dudaklarıma kitlenmişti. İtiraf etmek istemesem de, kalbim deli gibi çarpıyordu.

Akın yakışıklıydı, çok yakışıklı ama kızlarla arası yoktu. Benimde erkeklerle pek aram yoktu. Ben bir sevdiğimi daha kaybedemem, o yüzden annemden başka kimseyi sevmeyeceğime karar verdim. Bu kadar basitti her şey.

"Tamam bitti."

Akından uzaklaşmak istedim, ama o beni eliyle durdurdu. Kalbim yüz tane takla attı o an ve gözlerine bakakaldım. Hiç bir şey demeden o pozisyonda kaldık. Akının elini yanağımda hissedince tüylerim diken gibi oldu. Zaten kıpırdayamıyordum ama şimdi gerçekten kaskatı olmuştum. Baş parmağı sakince yanağımı okşayınca" yutkundum. Onu öpmek istiyor muydum? Bunu yapmak istiyor muydum?
Evet.

Akının tam gözlerinin içine baktığım an kalp atışlarım arttı. Akına fark etmeden biraz daha yaklaştım. Acaba kalbimin çarpışları duyunuluyor muydu? Tam gözlerimi kapatınca burnu burnuma değidi ve ben kendime geldim.

Aniden Akından uzaklaştım ve boğazımı küçük bir öksürükle temizledim.

"İlaçların poşette."

Çukurunda bir çiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin