25.

555 33 3
                                    

Üç gündür odadan çıkmamıştım. Saadet abla bana zorla yemek yedirdi. Akın ise benimle konuşmaya çalışıyordu, beni mutlu etmek için her şeyi deniyordu ama ben tepki vermiyordum, veremiyordum. Kimseye hamile olduğumu söyleyemiyordum, kimse anlamaz.
Benim sadece konuşacak birine ihtiyacım var o da bu evden olmayan biri olsun.
Celasun? Yok asla, o delirir.

Kalktım, montumu giyip çıktım. Kimselerin sorularına cevap vermeden. "Açelya?!" Damla abla kapıya kadar peşimden koştu.
Çıkışta Zülfü ile Ferhat vardı, açmadılar kapıyı. "Ferhat kafana sıkamdan aç şunu." Diyip belimdeki silahı çektim.
Sonunda açtı kapıyı.

"Esracım" Dolu gözlerimle mezara baktım. "Haberlerim var sana." Kardeşimin yanına çöküp boğazımın bağlandığını hissettim. "Teyze oluyorsun." Cümle ağzımdan çıktığı an kendimi bıraktım. Gözlerimden bin tane yaş aktı.
"Senin yeğenin oluyor."

-AKIN-
Açelya günlerdir kimseyle konuşmadı. Konuşmasın tamam, ama bana bakmıyordu bile. Ben farkına varmadan bişey mi yaptım? Onu kıracak bişey mi söyledim? Eve geldiğimde Ferhat korku dolu gözlerle bana baktı. Yine ne oldu? "Abi.. şey yengem.."

Açelya?
"Ferhat ne?" Zülfü yere baktı. Ne oluyordu lan?! "Abi yengem gitti." Nasıl gitti? Şimdiki haliyle nasıl bırakırlar onu? "Oğlum siz rahatsız mısınız? Niye açıyorsunuz kapıyı?!" - "Abi-"
Sikerim abinizi! "Kim bilir nerde şimdi!" Ofladım. Kesinlikle telefonlarımıda açmayacak! "Ama abi-" - "Abinin amına koyayım Ferhat!" Diye bağırdım.

"Akın."

Arkamı döndüm. Açelya! Üstü başı kirlenmişti. Esranın yanındaydı galiba. "Bağırma." Diyip omuzuma çarptı ve eve girdi. Ne yaptım ben onu bu kadar kızdıracak?

Odama girdim ve Açelya yeni kıyafetlerle yine yatakta yatıyordu. Tamam konuşma vakti geldi. Yatağa oturdum. "Çiçeğim, senin neyin var?"

-AÇELYA-
Bana »Çiçeğim« diye seslenince içim yandı. "Ben bişey mi yaptım? Seni kırdım mı?" Göz yaşlarım yağmur gibi yağadı. Kendisini suçluyordu, onun bir hatası yoktu ki. Yani tamam Akınsız bu durumda olmazdım, ama ben tamam dedim. Ben istedim, şimdi cezamı çekiyorum işte.

"Seninle alakası yok." Akın elerimden tuttu ve beni yatağa oturttu. "O zaman neyin var? Konuş benimle. Ben seni böyle görünce ve bişey yapamadıkça deliriyorum." Günler sonra ilk defa Akına baktım.
Gözleri şişmiş. O da mı uyumadı?
"Sadece Esrayı.. özlüyorum. Bide Azer hala yaşıyor.." Yalan söyledim. Ne yapsaydım? »Akın senin bir çocuğun oluyor ama ben istemiyorum« bunu mu deseydim? Akın bana üzgünce baktı. "Tamam merak etme sen, haledeceyiz." Ellerimi öptü..
-

Sabah kalktığımda Akın yanımda yoktu.
Tamam yeter! Bugün üzmeyeceğim onu. Kendimi toparlama vakti geldi. Bebek konusunu bügün Akınla konuşacağım. Beni anlar, niye anlamasın ki. Akın beni hep anladı, hep yanımdaydı, Esranın ölümünden sonra benim ne kadar acı çektiğimi gördü. Üstümü değiştirdikten ve makyaj yaptıktan sonra yukarı çıktım.

"Açelya! Çok iyi görünüyorsun." Saadet abla sarıldı bana. "Sağol toparladım biraz." Biz mutfakta muhabbet ettik sonra Damla abla da geldi. Gülerek mutfakta çay içiyorduk, keyf yapıyorduk işte.
Çok sevindim buna. Günlerdir böyle gülmemiştim.

Birden kapı açıldı. "Hööst lan!" Meke girmişti mutfağa. "Bencede höst Meke!" Damla abla katıldı bana. Saadet abla ise sadece güldü.
"Kusura bakmayın ama Açelya şey Akın.." Akın ne? "Akın vuruludu." Nefesim kesildi bir an. Damla abla bana sarılmak istedi ama ben izin vermedim Mekeye yaklaştım. "Çok ciddi değil dimi?" Meke gözlerimi kaçırdı.
Ben anlayacağımı anladım.

Hemen bir arabaya atlayıp hastaneye sürdüm. Sürmek iyi, nerdeyse uçuyordum. Birisine çarpsam umursamazdım galiba. Aklımda sadece Akın vardı.

Hastanenin önünde durdum ve arabadan indim. Celasun beni görünce yere baktı. Lan ne oluyor? Akın ölmez, ölmez ya. Girişte Metin abi benimle içeri girdi. Ameliyathanenin önünde Yamaç, Cumali ve Selim abi duruyorlardı. "Abi!" Hemen onların yanına koştum. "Ne oldu, Allah aşkına ciddi demeyin." Selim abi hastanenin tavasına baktı. Cumali abi ise ölü gözleriyle bana bakıyordu. "Üç kurşun." Gözlerim doldu. Üç mü? "Azeri vurmaya gitmiş ama Azer daha hızlıydı." Bu Azer benim bütün sevdiklerimi mi benden alacaktı? Uff! Hepsi benim yüzümden! Dün Akına gerçeği söyleseydim Azeri vurmaya gitmezdi, şimdi burda olmazdı!

-

İki saattir bekliyoruz. Herkes gelmişti.
Ayşe hanım bir sahneye bile olsa ağlamayı bırakmadı. Ben onu duymamak için başka bir yere oturmuştum.

Birden yanıma Celasun oturdu. "Üç kurşun yemiş." Yere bakarak onayladım. "Cumali abimde üç yemişti zamanında, bak sağlığı yerinde!" Gözümden bir damla yaş aktı. "Cumali abinin astımı var mı?" Celasun sustu. Aniden midem bulandı.
Yok ya şimdi olmaz, herkesin ortasında olmaz!
Elim karnıma gitti ve öbür elimle ağzımı kapattım.

Celasun büyük gözlerle elime bakakaldı. "İyi misin?!" Diye fısıldadı.  Gözlerine bakarak ağlamaya başladım. Artık kendimi tutamıyordum. Akın ölürse ben bu çocuğu ne yapacaktım? Babasız mı büyücekti?
"Hamileyim." Celasunun çenesi düştü. Bir kaç dakika boyunca sadece benim hıçkırlarım duyuldu. "Kim biliyor?" Diye sordu Celasun. Göz yaşlarımı silerek "Kimse bilmiyor." dedim.
"Akın-?" Başımı salladım. "Hiç kimse." Celasun şoktan doğru düzgün konuşamıyordu.
"Sen.. yani bu çocuğu.. i-istiyor musun?" Kahkaha atıp yere baktım.
"Bilmiyorum."

Bir doktor ameliyathaneden çıkıp bana doğru geldi. Bismillah.
"Akın Koçovalı için?" Onayladım, deli gibi onayladım. Abiler de yanıma geldiler.
"Üç kurşunu da çıkardık ama ameliyatta çok sıkıntı çıktı. Akın beyin astımı var bu her şeyi daha da zorlaştırdı ve zorlaştırıcak." İçim döndü. Yine kusasım geldi.
"Yaşayacak ama?" Herkes bana baktı. "Pardon." Diyip geri çekildim. "Henüz net bir bilgi veremem. İyileşme süreci çok önemli, önümüzdeki günlerde kalkmazsa.." - "Anladım. Teşekkür ederiz hocam." Yamaç abi bana sarıldı.
"İyileşecek.."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Çukurunda bir çiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin