13.

993 45 6
                                    

Akın ile iki haftadır konuşmadım. Benden onu aramamı mı bekliyordu geri zekalı?
Çok özlese kendi arardı, dimi?

Ben özlemedim desem, yalan olur. Aslında çok özledim onu. Hasret kaldım onun salak salak şakalarına- hiç beklemezdim ama Akın kafamı gerçekten karıştırmıştı ve buna engel olmam için hiçbir şey yoktu.

Ne yapsaydım yani? Üç aydan beri Akın benim dert ortağımdı, en yakınım, en güvendiğim kişi oydu ve bana yardım edem tek Akındı... ben onun için hiç bişeydim meğerse.

Arabamda oturup kapalı pencereye bakakaldım. Şu camın arkasında Akının oturduğunu bildiğim halde içeriye girmedim. Giremedim. Gururum beni durduruyordu. Salak gibi yine ayağıma gelmiştim.

Kapıya vurumca Akının hareketlemesini duydum. Silahını çekip aniden kapıya açtı ama beni görünce rahatlayıp bir nefes verdi.
"Silahın çok sesliydi." Akın şapşalca silahına bakıp karşıma dikildi ve bir sahne içinde yine ciddi ifadesini taktı yüzüme.

"Ne var ne istiyorsun?"

"Sana bakmaya geldim nankör herif! Senin aradığın sorduğun yok ki! İlle de ben arkandan koşayım yani!"

"Ben senden bunu beklemiyordum Açelya."

Ağızımdan ironik bir kahkaha kaçtı. Bu adam beni delirtecek- vallaha çakacaktım suratın ortasına bi tana!

"Biz arkadaş değil miyiz Akın?"

Akın dişlerini sıkıp bana bir adım yaklaştı. Bütün vücudu gerilmiş ve ateşler altında. Sanki gözleriyle ruhumu deliyordu, o kadar derin bakıyordu yani.

"Mantıklı düşün bi Açelya. Biz arkadaş mıyız? Sevgili miyiz? Neyiz biz?"

Sustum. Ne sevgilisi-? Ne diyordu bu? Tamam belki sadece arkadaş değildik, belki şu üç ayda birbirimize yanaşmış olabiliriz ama sevgili mi? Yok. Ben Akının sevgilisi olamazdım. Ne kadar istesemde olamazdım.

"Hiç bişeyiz. Ben sana yardım ettiysem sadece yalnız kalma diye, kardeş acısından ölme diye."

Şoktan çenem düşmüştü ama hemen kendimi toparlayıp yine soğukça karşımdaki Koçovalıya baktım. Akının içinde uyuyan psikopatı kaldırmıştım. Ne yaptıysam, ne halt yediysem Akın delirmişti ve bunun sebebi bendim.

"Bende salak gibi Yamaçın karşısında seni savunuyorum."

-AKIN-

Beni savunmak mı? Niye yapıyordu bunları? Niye bana ilaçımı getirdi, niye bu tatlı davranışlar? "Savunma." - "Savunmayacağım zaten!" Diye bağırdı bana. "İyilik bile yaramıyor sana. Ha bu arada, Cumali amcan hastanede. Azer vurmuş."
Ne?! Bana bunu niye anlatan biri yok?!
Remzi de göya beni her şeyden haberdar edecekti.

"Beni hastaneye–"

"Taksici miyim ben? Kendim git- hiç bişeyiz ya biz."

Açelya kapıyı arkasından bir yumrukla kapatıp arabasına bindi ve sahneler içinde Dereden çekip gitti. Oflayıp Remzinin numarasına çevirdim. Bana bir araba lazımdı.

Bir saat sonra hastaneye vardığımda Açelya Yamaç amcamla konuşuyordu. İyi anlaşıyorlardı galiba. Böyle mi savunuyordu beni? Birden Celasun gelip Açelyaya sarıldı.

Bu kadar rahat nasıl sarılabilir ona? Açelya niye buna izin veriyordu ki? Yamaç amcam ile Babam beni görünce gerildiler. "Babaanne, nedir durum- İyileşecek değil mi?" Babaannem beni görünce gülümsedi. "İnşAllah oğlum." Açelya Celasunla konuşurken gözüm ona takıldı. Çok güzeldi. Biraz sert davrandım ona bu sabah. Biraz mı? Gülerek Celasuna baktı ve dudaklarını ısırdı. "Saadet sende Akını al ve eve git." Şaşkınca babaanneme bakakaldım. "Anne.." Yamaç amcam fısıldadı. "Akın, hadi oğlum."

"Beş dakikaya dışarda ol."

Diye Açelyaya mesaj attım. Mesajı gördü ama hiç umursamayıp telefonunu yine çantasına attı. Bu kız bana neyin sınavıydı?

Dışarda evin kadınları yolcu ettikten sonra benim araba yaslanıp hastanenin çıkışını gözledim.
Biliyorum kızgındı, bana dolmuştu ama içimde hala bir umut vardı. Beni seçecek diye bir umut.

Gözlerimi kapatıp açtığımda Açelya hızlı adımlarla bama doğru geliyordu ve hiç de yavaşlamayı düşünmedi. Anca ellerini göğsüme vurunca durdu.

"Derdin ne oğlum senin? Ne istiyorsun benden?"

Hala Kızgındı bana, haklıydı da. Ben yerinde olsam yüzüme tükürürdüm. "Şey ben- senden ehh özür.."
Açelyanın gözleri bir anda koskocaman oldu. "Evet?" Derin bir nefes alıp verdim ve gururumu kenara ittim.

"Özür dilerim Açelya. Yaptığım her şey için özür dilerim, sen haklıydın."

Uzun bir süre sessizlik büyüdü aramızda. Nedem bişey demiyordu ki? Açelya sadece bana açık ağızla bakıyordu. Aniden gülmeye başlayınca kaşlarımı çattım.

"Ben doğru anladım şimdi seni dimi? Sen- Akın Koçovalı- benden özür diliyorsun?"

Hızlıca başımla onaylayınca Açelyanın kahkahaları arttı. Gülüşü bana bulaşınca içimin rahatladığını fark ettim.

"Sen ne ara geldin? Görmedim de."

Ona ciddiyetle baktım. "Celasunla flört etmeseydin görürdün belki."

"Efendim?"

Niye bu kadar şaşırdı? Öyledi. Celasunla flört etti, hemde nasıl! "Öyle işte." Beni göğüsümden itti. "Kıskandın mı?"- "niye kıskanıyım ki?"

Yalan. Herşey yalan. Onu çoktan öpmek istedim. Öpmeyi bırak, sarılmak istedim ne yapsa beni çıldırtıyor. Domates bile doğrasa aşık olurum galiba. O gece yaralarımı sardı ya, çok güzeldi, ve bana çok yakındı. Parfümünü burnuma girdi o an, o kukuyu asla unutmam. Sonra beni öpecek gibiydi ama aniden ayrıldı benden. Bemi delirtmişti o hareketle. Aslında onu kendime çekip öpmek istedim, ama gururum çok büyüktü. İki hafta boyunca kendimle kavga ettim. Arayım mi Açelyayı, mesaj atayım mı? Sonra o geldi.

"Akın çok salaksın. Önce her şeyi kurtarıyorsun, özür diliyorsun filan şimdi yine içine ettin!"
Gülümsedim, ama Açelya çok ciddiydi.
"Üff neyse ya seninle mi uğraşçağım?"
Açelya bana arkasını döndü ve gitmek istedi, ama bu sefer izin vermedim. Onu belinden tutup bana doğru çektim ve düşünmeden dudaklarımızı birleştirdim..

 Onu belinden tutup bana doğru çektim ve düşünmeden dudaklarımızı birleştirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Çukurunda bir çiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin