27. Bölüm

13.5K 1.2K 881
                                    

*satır arası yorumları unutmayalım canımlar

(multi : Turhan Hoca )

Bu bölüm başlattığımız kınalı eller akımına katılan tüm kızçelerime ithaf 🎈

Osman Çalaphan'dan 🖤


Bir insanın hem hayal kırıklığını hemde öfkeyi iç içe yaşadığı nadir anlar vardı. Üzüntüsünü bastıran o delice his ile savaşır, sevdiği kişi onu ne kadar sükûtu hayale uğratmış olsa da kıyamazdı. İşte şimdi bende, babamda, Mehmed de öyle bir anımızdaydık. Babamın Ay parçası, Mehmed'in gidip gelip yanağını sıktığı küçük kız kardeşi, benim ise gönlümün en nazenin çiçeğiydi söz konusu olan...

-Bu kadarı da fazla artık! '

Salonun geniş duvarları babamın sesiyle yankılanıyordu. Az evvel Mehmed'in elinden hışımla çektiği fotoğrafa tiksinircesine bakmış ve hakim olamadığı öfkesiyle sehpaya fırlatıp atmıştı. Hepimiz ayaklanmış, şaşkın yüzlerle bakıyorduk birbirimize. Ne olacaktı? Ne yapacaktık? Mihrimah'ı görebileceği tehlikelerden nasıl koruyacaktık? Nefesim göğsüme sıkışıyordu. Gözümün içine baka baka hocam demesi düşüyordu aklıma. Ah Mihrimah... Ah çiçeğim... Sen neler yapıyordun böyle? Babam saf kini ile sıktı yumruklarını. Uzun zamandır onu böyle sinirli görmemiştim. Başını anneme çevirip ürkütücü bir bakış attı.

-Abartmaya lüzum yok, sıradan bir hayranlık demiştiniz Amine hanım! Okul bittiğinde unutur demiştiniz? 'dedi dişlerinin arasından. Annemin yüzü bembeyaz olmuştu. Mihrimah'tan böyle bir şeyi asla beklemezdi. Şiirler, notlar, fotoğraf... Aklımıza türlü türlü şeyler geliyordu. Annem kesik kesik nefes aldı.

-Ben... Böyle olacağını bilseydim...' dedi kekeler gibi. Babam başını önüne eğip sakinleşmeye çabaladı. Öfkesini annemden çıkarmak istemiyordu. Sonunda biraz sakinleşmiş olacak ki başını tekrar ona çevirdi.

-Derhal Mihrimah'ı çalışma odasına bekliyorum. Bu kez ben konuşacağım kızımla.'dedi daha sakin bir tavırla. Annemin alnı endişe içinde kırıştı. Onlar kendi aralarında konuşuyor, biz ise bir tenis maçı izler gibi çatık kaşlarımız ardından onlara bakıyorduk. Mehmed önüne düşen saçlarını hışımla geri itti. Yumuşak karnının ailesi, özellikle de kardeşleri olduğunu bir defa daha anlamıştım . Derken annem yutkundu.

-Ama Ertuğrul... Mihrimah az önce dışarı çıktı. 'diyebildi kısık bir sesle. Babam zar zor sakinleşmesine rağmen aynı öfkeyle doluvermişti. Her vakit arkadaşlarını yalıya çağırıp evde daha rahat ettiklerini söyleyen kızın şimdi dışarıda olması da ayrı bir tuhaftı. Babam dişlerini kırarcasına sıktı.

-Nereye gitti?'diye tısladı sinirle dolu bir yüzle. Annem başını korka korka iki yana salladı.

-Bilmiyorum. Arif bırakacaktı sanırım.' dedi sesi titrerken. Hem babamın sinirlenmesinden duyduğu üzüntü hemde Mihrimah'a karşı endişesi mahvetmişti onu. Artık araya girmem gerektiğini hissettim. Çünkü babam istemese de öfkesini anneme kusacaktı. Ve sonra çok pişman olacaktı. İkisinin de üzülmesini istemiyordum. Bir adımla aralarına geçtim.

-Baba sen biraz sakinleş. Bende bu sırada gidip Arif abiden Mihrimah'ın yerini öğreneyim. Söz veriyorum onu hemen getireceğim. 'dedim çarçabuk bir çare bularak. Babam başını sallarken adeta burnundan soluyordu. Nâre ben konuşurken annemin yanına geçmiş, ona sehpadan aldığı suyu içirmeye çalışıyordu. Beni duyduğu an koluma hızlıca tutundu. Çok gerilmişti.

-Bende geleyim. Bir faydam dokunur, Mihrimah ile konuşurum. 'dedi çakır gözlerini masumca kırpıştırırken. Başımı sallamakla yetindim. Benim kardeşime kızacağımdan, hatta belki de ona bir zarar vereceğimden endişe duyuyordu. Kızmıyordum ona. Beni tanıyor olsa da büyüdüğü ortam böyle düşünmesinde en büyük etkendi. Hafifçe yutkunup boğazımı temizledim.

HOŞNÜMÂ    (tamamlandı)   MUÂŞAKA SERİSİ 🌿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin