5. Bölüm

23.3K 1.8K 1.4K
                                    

*satır arası yorumları unutmayalım canımlar

( multi ; Osman)

Bu bölüm 4. Bölüme en favori yorumu yapan kutlu2121 'e ithaf 🎈

Osman Çalaphan'dan... 🗝️

Avuçlarımın arasındaki çay fincanını masanın üzerine bıraktım. Gözlerim yine bir boşluğa takılmış, daldığım düşünceler çayımı bu defada buz gibi yapmama sebep olmuştu. Bedenim buradaydı lakin aklımın, ruhumun nerede olduğunu bilemez olmuştum. Nâre hayatıma bodoslama dalmış, adeta allak bullak etmişti beni...

Gülce'yle olan sorunu konuşup halletmiştik. Hatta öyle ki, böyle bir ihtimali düşünüp benden şüphe ettiği için özür dahi dilemişti. Şaşırmıştım açıkçası... Bunu ilk duyduğunda şaşkınlığa uğramasını anlamış, fakat buna tam manasıyla inanıp sözü atmaya kalkmasını beklememiştim. Her ne olduysa olmuş, olay tatlıya bağlanmıştı sonunda. Ama ben rahat değildim. Nasıl olabilirdim ki? Nâre'yi bir başına bırakmıştım. Tamam, çiftlik evinde annemlerin yanındaydı lakin benim onun yanında olmam gerekirdi. Allah'tan yardım dilediği anda vesile edilmiştim kurtuluşuna. Bana emanetti.. Hem iyi değildi o... Yaralıydı... Çok fazla yaralıydı. Bundandı ona bir türlü kızamayışım. O masmavi gözlerine baktığım an kalbinin berraklığını görür gibiydim. Ve dahi yaralarını...

Ellerimi yüzüme kapatıp gözlerimi ovuşturdum. Gece de pek uyumuş sayılmazdım. Düşünceler beynimi kurt misali kemiriyordu. Üstüne üstlük bir de babamın beni Nâre'den uzak tutma çabası vardı. Ona karşı gelemeyeceğimi biliyordu tabii. Sebebini bir türlü çözemiyordum. O gece adamın elinden onu kurtardığım gibi yaralarını iyileştirirken de yanında olmak istiyordum sadece... Zihnimin karmaşası arasında dış kapının açılıp kapanma sesini duymuştum. Çok geçmeden Mehmed mutfağın kapısında belirdi.

-Abim.'dedi omzundaki çantayı yere bırakıp içeri adımlayarak. Geldi ve masanın diğer sandalyesine adeta çöktü. Anneminkini andıran koyu yeşil gözleri uykusuzluktan kanlanmıştı.

-Aç mısın koçum hazırlayayım mı bir şeyler?' dedim bakışlarım ile yüzünü tarayarak. Uzanıp sürahiden bir bardak su doldurdu kendine.

-Yok abim.' dedi bardağı kafasına dikerken. Suyunu içtikten sonra tekrar bana dönmüştü. Saatlerdir süren nöbetinin yorgunluğuna rağmen yüzü her vakit gülüyordu. Uzunca esneyip, gerinirken şımarıkça sırıttı. 'Ne demiş şair, ekmek su istemez bana yastık yorgan verin.'

-Serseri. 'dedim burukça gülerken. Üzerimdeki durgun havayı Mehmed'in şebeklikleri bile giderememişti. Benim halimi fark edip yerinde dikleşti.

-Hala aynı meseleyi mi düşünüyorsun? Şu kızı..' dedi mırıldanarak. Hafifçe burnumu çekip başımı diğer yöne çevirdim. Evet aklım devamlı Nâre'de desem kendimin bile rahatsız olduğu bir hissiyat giriyordu cümleye. Farklı düşünceler geliyordu akıllara. Tek kaşımı havaya kaldırıp Mehmed'in yüzüne baktım.

-O yalanı söyleyenle, o yaraları taşıyan nasıl aynı kişi olur be oğlum? 'dedim sesim kısık çıkarken. Mehmed dudaklarını büzüp gözlerini sağa sola çevirdi. O da şahit olmuştu o gün olanlara bu mutfakta. Hatta ben Gülce'nin peşinden gittiğimde Nâre bayılınca ilk müdahaleyi o yapmıştı. Elini uzatıp koluma tutundu.

-Gülce'yi biliyoruz abim. Tek çocuk, eskiden beri bir dediğinin iki edildiğini görmedim. Birazda kibir var tabii. Üstüne çok gitti kızın. '. Gözlerimi çevirip umutla baktım ona. Ama yine de içim dinmiyordu.

HOŞNÜMÂ    (tamamlandı)   MUÂŞAKA SERİSİ 🌿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin