6. Bölüm

24.7K 1.7K 738
                                    

*satır arası yorumları unutmayalım canımlar

(multi : Nâre)

Bu bölüm 5. Bölüme en favori yorumları yapan Gris_Purgatorio  'a ithaf 🎈

Nâre kız'dan 🔥

Ahşap merdivenlerin nazlı gıcırtısı ile indim aşağıya. Yalan yok güzel uyumuştum. İlk defa bir yuvada hissetmiştim kendimi. Misafir olmadığım bir hanede hissetmiştim. Bir hayal kurmuş, Leylifer annenin gerçek kızı olmuştum. Şu hiç doğmayan, kalbi hiç atmayan evladı olmuştum. O da beni her zaman seven annem...

Arif abi beni getirip elleriyle teslim etmişti yeni yuvama. Osman'a arkamı dönüp gelişim beni kahretse de doğru olanın bu olduğunu düşünerek rahatlatmıştım içimi. Ne kadar olursa artık... Leylifer anne beni sanki uzak diyarlardan evine dönen evladı gibi karşılamıştı. Güzel yemekler yapmış, çiçekler bezeli bir oda hazırlamıştı. Burulmuştu içim hiç yoktan. Hakediyor muydum acaba ben böylesi ikramı?
Canım kadın gelmiş ve kollarıyla sımsıkı sarmıştı beni evlat misali. İri siyah gözleri adının ruhunu taşır gibi şefkat bürümüştü menevişlerimde. Ve ben tereddütsüzce Amine hanımın tek ricası olan hitabı dökmüştüm dilimden. Leylifer anne...
Sana anne olmaya talip, sende ona evlat olasın demişti Amine hanım vedalaşırken. O anda anlamamıştım belki, lakin eve gelip beni karşılarken gözlerindeki parıltıyla ne demek istediğini görmüştüm. Anneliğe öylesine layıktı ki, anneden başka bir hitap eğreti dururdu üzerinde. Sevinmişti... Hatta öyle ki yanağına düşen inci taneleri süslenmişti yüzünde açan gül goncalarını.

Küçük ama sevgi dolu evimizin alt katındaki mutfağa girip açık duran kapıdan çıktım sevimli bahçemize. Güller, adını bilmediğim çiçekler ve hoş bir nar ağacı vardı burada. Kahvaltı masasının üzerini gölgesiyle örtmüştü güzel asma. Bakışlarım eski ahşap masada dolandı. El emeği olduğunu haykıran dantel örtü çeşit çeşit peynirler , rengarenk reçeller ve mis kokulu börek ile kaplanmıştı. Gülümsedim... Huzur kokuyordu bu ev. Mutluluk kokuyordu. Yabancıydım ben böyle şeylere. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırıyordum. Lakin içimden bir ses fısıldıyordu, kendin ol..

-Uyanmış mı benim güzel kızım?'

Başımı çevirip elindeki sürahi ile masaya adımlayan Leylifer anneye baktım. Bahçenin kıyısına koyduğu kaba kuşlar ve kediler için su doldurmuş, hemen yanındaki tabağa ise bayat ekmek doğrayıp sütle ıslatmıştı. Kalbinin güzelliğini görmek için açıp bakmak gerekmiyordu. Nitekim yüzüne de vurmuştu o güzellik...

-Günaydın. 'dedim masumca gülümseyerek. Elimle masayı işaret ederek buruk bir gülüş yerleştirdim suratıma.'Bu kadar hazırlığa ne lüzum vardı? Hem yiyemem ki ben pek.' Leylifer anne sürahiyi kenara koyup beni masaya oturttu. Yüzündeki o tatlı sert ifade öylesine içtendi ki.

-Yemediğin belli. Baksana kuş kadar kalmışsın yavrum! Bak bu Ezine peyniri pek güzel. Şu kaşarı da çok övdü süthaneci Fevzi efendi.' Elini tutup tebessüm ettim. Başıma dikilmiş tabağıma envai çeşit şey doldurmakla meşguldü. Bu yaşıma değin değil annemin bana yemem için ısrar ettiği, yemek hazırlayıp önüme koyduğu olmamıştı. İçimi kaplayan kötü hissiyatı yutmaya çalıştım. Demek ki her doğuran anne olamadığı gibi, anne olmak için doğurmak gerekmiyordu. Leylifer anne bunun en büyük kanıtıydı. Sonunda tabağıma koyulan şeyleri yavaş yavaş yemeye başlamıştım. Leylifer anne çaylarımızı koyup karşıma oturdu. Güzel bir evi vardı. Çok büyük değildi ama çokta küçük sayılmazdı. Üst katta iki yatak odası ve banyo, alt katta ise mutfak, lavabo ve büyücek bir salon vardı. Salonun duvarını ise koskocaman bir kitaplık kaplıyordu. Sanırım en çok onu gördüğüme memnun olmuştum. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise televizyon ünitesi olsa da televizyon olmamasıydı. Aklıma gelmişken sormadan edemedim.

HOŞNÜMÂ    (tamamlandı)   MUÂŞAKA SERİSİ 🌿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin