💕
—
Yoongi beni eve bıraktıktan sonra üzerimi değiştirmiş, ağrı kesici bir ilaç içip yatağımın içerisine girmiştim. Yol boyu Yoongi'yle konuşmak beni oldukça rahatlatmıştı. Bir anlığına Jungkook'un fazlaca abarttığını düşünmüştüm ama sakince düşündüğüm zaman sevdiğim adama hak vermiştim.
Olayımız bir bebek değildi.
Jungkook şu ana kadar tüm gelgitlerime karşı her zaman sabırlı olmuştu. Beni her zaman iyi hissettirebilmek için ekstra çaba göstermişti. Her saniye bana karşı hassastı ve öyle davranmaya da devam ediyordu. Sorun tam olarak bendim.
Jungkook'a olan sevgimi hiçbir şekilde ona yansıtamıyordum ve hissettiremiyordum. Onu deli gibi seviyordum ve Jungkook aşkı bulduğum kişiydi. Jungkook'a hislerimi gösteremediğim halde tüm bu hissettiklerim bir hiç gibiydi.
Derin bir nefes alıp yatağımda dönerken, telefonumu da parmaklarımın arasında çevirip duruyordum. Hava kararmıştı ama gece yarısı bile değildi. Jungkook'u bir kere aramıştım ama beni yanıtsız bırakmıştı. Onu biraz kendi haline bırakmaya karar vererek, battaniyeyi kafama kadar çekip gözlerimi kapattım.
-
Acıyla ve başımın yoğun ağrısıyla gözlerimi araladım. Vücudum ağrıdan resmen sarsılıyordu ve boğazıma kadar gelen sıvıyla öğürmüştüm. Yatağımdan kalkıp banyoya koşup, klozete eğildiğim sıra alnımı klozet kapağına çarpmıştım. [sarhoşken ben djdjdk]
"Siktir," diye mırıldandım elim alnıma gittiğinde. Midemi sıkmayı bıraktığımda bu sefer rahatlıkla kusabilmiştim. Doğrulup sifonu çektikten sonra yüzümü yıkadım. Odama geri dönerken duvarlardan destek alıyordum çünkü ayakta duracak gücü kendimde bulamamıştım.
Yatağıma oturduğumda iki büklüm oldum. Kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum ve vücudum gereğinden fazla soğuk terler üretiyordu. Çektiğim ağrı gözlerimi yaşartırken, komidine uzanıp telefonumu aldım. Çoktan gece yarısı olmuştu ve saat 2'ydi. Hiçbir arama ve mesajın olmadığını gördüğümde ve aynı zaman da Mina'nın evde olmayışı beni biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Telefon kilidini açıp arama yerine girdiğimde Jungkook'un isminin üzerine basıp bekledim.
Aramamı tekrar yanıtsız bıraktığında bu sefer Yoongi'yi aramaya karar vermiştim. Birkaç çalıştan Yoongi'nin hafif uykulu sesini duyduğumda kendimi kötü hissettim.
"Bertha?" dedi mırıldanarak.
"Uyuyor muydun?" dedim sakince.
"Hayır uyumuyordum. İyi misin? Sesin oldukça kötü geliyor."
"Jungkook'u aradım ama açmadı. Mina da evde yok ve Samuel'in buraya gelmesi uzun süreceğinden aklıma sen geldin. Yoongi kendimi çok kötü hissediyorum."
"Beni araman bir sorunmuş gibi konuşma lütfen. Neyin var?"
"Midemin içinde mikser varmış gibi hissediyorum ve ayakta duracak gücü bulamıyorum." Telefonun arkasından birçok hışırtı geldiğinde, sakin çıkan sesiyle beraber mırıldanmıştı. Ardından kapının kapanma ve anahtar sesi gelmişti.
"Bekle geliyorum," dedi hafif çıkan endişeli sesiyle. "Kapının şifresini söyleyebilir misin?"
"3095," diye mırıldandım. "Jung-" Jungkook'u soracağım sıra öğürdüğümde telefonu hızlıca kulağımdan çekip banyoya gitmiştim. Klozetin önüne oturup, saçlarımı ensemde topladım.
Evin kapısının açılma sesini duyduğumda sifonu çektim.
"Bertha?" Yoongi'ye cevap vermeden önce pislenmiş olan ağzımı temizledim ve banyodan çıktım. Salona giderken karşıma çıktığında dikkatle yüzüme baktı ve elini ilk önce yanağıma sonra alnıma değdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🎆; dazzling
Fanfiction"Bertha," dedi nefesini dışarıya vererek. "Aklım fikrim sende, senin bana ne zaman geleceğin de, seni ne zaman göreceğim de, beni görür görmez ne diyeceğin de. Ama sen gözlerini ve kalbini bana o kadar kapatmıştın ki senin için son çırpınışımı görem...