Dans yarışması için başvuru formunun son kısmını da doldurduktan sonra kağıdı, masasında oturan ve önündeki bilgisayarıyla ilgilenen orta yaşlı memura teslim edip hala kendi formunu doldurmakla uğraşan Jungkook'a bir bakış attım. Bakışlarımı hissederek, başını kaldırıp bana baktı. Ona elimle dışarıda olacağıma dair bir işaret yaptım, başını sallayarak beni onayladığında da odadan çıktım. Sırtımı odanın dışında, duvara yasladıktan sonra Jungkook'u beklemeye başladım. O sırada da koridordan geçen öğrencilerde dolaştı gözlerim. Bazıları guruplar halinde oyalanarak, gürültülü bir şekilde koridorda ilerlerken; bazıları tek başına, hızlıca geçiyorlardı önümden. Tanıdığım kimse yoktu, bu yüzden benimle göz göze gelenlere boş bakışlarımı yollamaktan çekinmedim.
Taehyung ile Seokjin; iki hafta önce bana, Jungkook yanımda olmadığı zamanlarda etrafa attığım bakışların korkutucu ve buz gibi bir hal aldığını söylemişlerdi. Yanımda Jungkook olduğunda ise gözlerim parlıyormuş, hilal şeklini alıyormuş ve dünyanın en mutlu insanı gibi oluyormuşum. Öyleydim zaten, varlığım bir tek sevdiğim adam yanımdayken değer buluyordu. Jeon Jungkook ne zaman bana baksa, bana gülümsese ve adımı söylese dünyanın en mutlu insanı ben oluyordum. Kalbim ona olan sevgimle dolup taşıyordu.
Dudaklarıma yayılan minik gülümseme ile ayakkabımın burnunun ucunu hafifçe zemine sürttüm. Ellerim de ceplerimdeydi ve memur odasının yanındaki duvara yaslanmış, öylece gülümsüyordum. Belki beni dışarıdan görenler bana tuhaf bakışlar atacak, aptal olduğumu düşüneceklerdi fakat umurumda değildi. Kalbimdeki duygular bu şekilde dışarı çıkıyorlardı. Bazen beni hüzne boğuyor, bazen de huzurlu bir ruh haline sokuyorlardı.
Yanında dikildiğim, kapısı açık odaya minik bir bakış attım. Sevdiğim adam o odanın içerisindeydi. Aniden ortaya çıkan, başımı odadan içeri uzatıp onu izleme dürtüsünü bastırmaya çalıştım. Jungkook'u üç gündür görmemiştim ve kalbim ona olan özlemimle yanıyordu. Evet, belki sadece üç gün onu görmemiştim ancak bu aşık bir adam için, benim için fazlasıyla uzun bir süreydi. Artık, neredeyse her gün birlikte olduğumuz için bu ayrılıklara dayanamıyordum. Ona olan aşkım, bizim ilişkimiz ilerledikçe azalmak yerine daha da artıyordu. Belki bu, beni ileride yaralayacaktı ama umurumda değildi. Artık ileriyi düşünmek istemiyordum, bugünün tadını çıkarmak istiyordum. Şimdi de öyle yapacaktım. Sınırlarımı kaldıracak ve özlediğim adam ile dilediğim gibi vakit geçirecektim.
Bir anda zihnimde, cumartesi sabahının görüntüleri oynamaya başladığında yanaklarım kızardı. Başımı istemsizce yere eğip ayakkabımın burnunun ucunu yeniden zemine sürttüm. "Jungkook," diye mırıldanmıştım o beni öpmeden saniyeler önce. Sonra ise beni susturmuş ve dudaklarıma yapışmıştı. Hiçbir sebep yokken, aramızda arkadaşlık ilişkisinden başka bir şey yokken, üstelik içinde bulunduğumuz ortam buna müsait değilken. Her an Taehyung, Seokjin veya Namjoon içeri girebilir, bizi o şekilde yakalayabilirdi. Neyse ki yakalanmamıştık ancak yakalansaydık ne diyecektik, Jungkook ne yapacaktı; hiçbir fikrim yoktu.
Bir anda beni belimde kavramış, kendisine çekip öpmüştü. Kısa bir öpücüktü. Sadece, dudaklarını dört saniye kadar dudaklarımın üzerinde bekletmiş, sonra geri çekilmişti. Birkaç saniye boyunca birbirimizin gözlerine bakmıştık. İkimiz de birimizin bir şey yapmasını, bir tepki vermesini beklemiştik. Yavaşça dudaklarımı yalamış ve ona bakmaya devam etmiştim. Bunu bilinçsizce yapmış olsam da yerinde bir hareket olduğuna inanıyordum. Onu reddetmiş, bu yaptığından rahatsız olmuş gibi gözükmemiştim ve bu benim için çok önemliydi.
Jungkook ise gülümsemiş ve beni bahçeye, diğerlerinin yanına yönlendirmişti. Sonra ise hiçbir şey olmamış gibi davranmıştık. Bundan rahatsız olmadım çünkü gerçekten bu konu üstüne konuşabilecek bir şey yoktu elimizde. Evet, benimle sevişmiş, hatta beni iki kere de sebepsizce öpmüştü. Ama hala bana karşı arkadaşlıktan öte bir şeyler hissetmiyordu. Bunu biliyordum. Yanımda hala Yoongi ve Hoseok ile olduğu gibi rahat değildi. Bir şey yapmadan veya bir şey söylemeden önce bunu düşündüğünü biliyordum. Yoongi ile Hoseok'da olduğu gibi rahatça ve sıkça dokunmuyordu bana. Yine de büyük ilerleme kaydetmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Friends
FanfictionJeon Jungkook, geçmişte yaşadığı bir olay yüzünden homofobik olduğunu düşüyordu. Park Jimin ise, Jeon Jungkook'a fena halde aşık olmuştu.