4. Bölüm

1K 106 17
                                    

Sabah uyandığımda başım deli gibi ağrıyordu. Yataktan başımı kaldırdığım an geri yatağa yatmam bir olmuştu. Oturur pozisyonda durmak bile çok güçtü. Dün gecenin acısı şimdi çıkıyordu. Çok fazla içmiştim. Neden bu salaklığı yapmıştım, anlamıyorum. Tamam kafa dağıtmak istemiştim ama bu kadar içecek kadar kötü değildim.Kendimi dizginlemeyi öğrenmeliydim. Kendime zarar vermekten başka bir şey yapmıyordum.

Uyandığımda saat onu on geçiyordu. Benim ve Taehyung'un dersi on buçukta başlıyordu, Seokjin'in dersi ise on bir buçukta başlıyordu. Bizden bir saat daha fazla uyuma şansı vardı, lanet olası herif. Ayrıca Tae ile benim de hazırlanmamız ve okula gitmemiz için yirmi dakikamız vardı ve biz -en azından ben, ama büyük ihtimalle o daha uyuyordu- hala hazırlanmamıştık. Acele ile yatağımdan kalktım, düzeltmeye bile uğraşmayacaktım. Hızlı adımlarla odamdan çıkıp Taehyung'un odasına girdim. Kapı sert bir şekilde arkasındaki duvara çarptı fakat bunu umursamadım. Ayrıca çıkan yüksek sese rağmen o hala kıpırdamadan uyumaya devam ediyordu. Nasıl bir uykunuz var Tanrı aşkına? Ben bir ses duyduğum an anında uyanırdım ama Taehyung ile Seokjin anca kulaklarının dibinde seslice adlarını bağırırsanız ve onları sertçe sarsarsanız uyanırlar idi. Gece birisi onları kaçırsa ruhları bile duymazdı. Her neyse.

Tae'nin yanına büyük adımlarla gittim. Ağzının kenarlarında beyaz beyaz salya lekeleri vardı ve horluyordu. Dün gecenin etkisi, diye düşündüm. Gri saçları yastığına dağılmıştı. Aralanmış dudakları ve göz kapakları da şişmişti. Bu görüntünün tatlı olduğunu düşünebilirsiniz ama inanın bana hiç de öyle değildi. Kuduz bir canlı gibi ağzının kenarlarındaki beyaz şeritler... Ayrıca berbat kokuyordu, ter ve alkol. Kesinlikle ilk derse geç kalacaktık.

"Taehyung, kalk! Geç kaldık!" Sertçe omzundan sarsmaya başladığımda gözlerini açıp, birkaç saniye bana baktı; ardından gözlerinin yeniden kapatarak bana arkasını döndü. Bir süre saçma sapan mırıltılar çıkardıktan sonra yeniden horlamaya başladığında şaşkınlıkla ona baktım. Biraz önce ona geç kalacağımızı söylemiştim ama o bunu takmadan uyumaya devam ediyordu şu an.

Şaşkınlık duygusu yerini yavaş yavaş öfkeye bırakırken ayağımı yavaşça yukarı kaldırdım ve bir anda Taehyung'un kalçasına tekmeyi geçiriverdim. Hatta biraz fazla hızlı atmış olmalıyım ki yere yuvarlanmıştı. Acı dolu inlemesini duyduğumda panikle yatağın üstüne çıkıp aşağı, düştüğü yere, baktım. Kalçasını tutan ve yüzünü buruşturmuş bir Kim Taehyung ile göz göze geldik. Dudaklarını araladığında bana ağzına gelen bütün küfürleri edeceğini biliyordum. Eğer normal bir zamanda olsaydık sorun yoktu, ondan yeni küfürler öğreniyordum ve bu hoşuma gidiyordu. Ama zaten geç kalmıştık ve zaman bizim aleyhimize işliyordu. Bu yüzden dudakları üzerine parmağımı koyarak konuşmasını engelledim.

"Hiç konuşma! Geç kaldık diyorum. İlk derse giremeyeceğiz böyle giderse. Kalk çabuk, duşa gir, hazırlanalım da en azından ikinci derse girelim."

Kaşları söylediklerimden sonra iyice çatıldı. Dakik bir insan olduğunu söylemiştim size ve Taehyung şu an geç kalıyordu. Parmağımı dudaklarından çekip yataktan kalktım. Hala yerde kaşları çatılı bir şekilde beni izleyen arkadaşıma bir bakış atarak odanın kapısına yürüdüm. "Orada daha ne kadar oturmayı planlıyorsun, Taehyung? Geç kaldığımızı sürekli hatırlatmak zorunda mıyım?" Ardından hızlıca odadan çıktım çünkü benim de hazırlanmam gerekiyordu.

Odamdaki banyoya gidip kısa bir duş aldım. Sonra da lacivert bir kot pantolon ile beyaz kısa kollu bir tişört giydim. Sarı saçlarımı sadece bir havluyla kurutabilecek zamanım vardı. Saat çoktan on buçuğu geçmişti. Bu yüzden bir havlu ile hızlıca kuruttum saçlarımı. Ellerimi de aralarından geçirerek dağınık görüntüsünü biraz da olsa düzeltmeye çalıştım. Gümüş halka küpelerimi de takarak bütün hazırlıklarımı tamamladım. Okul çantamı da alıp, Taehyung'a dışarıda olduğumu söyledim ve arabanın öndeki yolcu koltuğuna oturarak Tae'yi beklemeye başladım.

Just FriendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin