27. Bölüm

1K 55 54
                                    

Kalp atışlarım normalden kat kat daha hızlı bir şekilde atarken, sevgilimin evinin kapısı önündeydim. Daha önce defalarca gelmiştim buraya, evet, ama bu sefer daha farklıydı çünkü artık bir ilişkimiz vardı. Romantik bir ilişki. Bu evde yaşayan adam benim sevgilimdi ve bir ay sonra ben de burada yaşıyor olacaktım.

Taehyung ile, birkaç saat önceki konuşmamız geldi aklıma. Beni buraya çağırmasındaki amacı anladığını söylemişti esmer arkadaşım. Tamam, Jungkook'un bu şekilde düşünmemize sebep olan imalı tavırlarını ben de bu tarafa çekmiştim. Başka bir açıklaması yoktu bunun. Yine de Jungkook, bunu öylesine yapmış da olabilirdi. Basit bir imanın ardından hiçbir şey gelmeyebilirdi. Gerçek anlamda, bu akşam yakın temaslar kurulabileceği çıkarımını yapamazdım.

Bu yüzden bir aptal gibi görünmemeye çalışarak derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. Birkaç saniyenin ardından kapı hızlı bir şekilde açıldı, sevgilimin gülümseyen yüzü tam karşımda belirdi. Sabah, Hoseok ile Yoongi yanımıza geldiğinde takındığı ifade ile şimdi yüzünde bulunan ifadeyi karşılaştırınca istemsizce kıkırdadım. Sevdiğim adamın kollarının belime dolandığını hissettim. Gülümseyerek beni içeri çekmesine izin verdim.

Kapıyı arkamızdan kapatıp sırtımı soğuk çeliğe yasladı. Dudakları anında boynumu bulurken, sakinleşmeye başlayan kalp ritmim yeniden bozuldu. "Hoş geldin,güzelim," diye mırıldandı öpücüklerinin arasında.

Tenime değen ıslak dudakları, aklımın başımdan uçmasına sebep olmuştu. Kendimi toparlayamadan trans halinde, "Hoş buldum," cevabını verdim. Evet, bu gece kesinlikle bir şeyler yaşanacaktı.

"Yarın için Bayan Choi'den izin aldım. Okula gitmiyoruz yani," dedi kulağımı dudakları arasına almadan hemen önce.

Kulağımdaki ıslaklıkla inlememek için alt dudağımı dişlerken başımı aşağı yukarı salladım. Her şeyi bu denli planlamış olması beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Beni arzuladığını bilmek egomun okşanmasına sebep oluyordu. Bir tanrı beni arzuluyordu. Dişlerinin derime battığını hissettiğimde istemsizce alt tarafımı ona doğru ittirdim.

Bu ufak temas bile onun nefeslerinin hırıltılı bir hale gelmesine sebep olmuştu. Dudaklarıma muzip bir sırıtış yayıldı ve elimi yavaşça penisine doğru götürdüm. Organı pantolonun üzerinden avuçladığımda Jungkook, yüksek sesle küfür etti. "Beni beklerken yaramazlık mı yapıyordun yoksa, Jungkook-ssi?" diye fısıldadım, kararan gözleriyle gözlerimin en içine bakan sevdiğim adama.

Jungkook penisinin üzerindeki elimin üzerine kendi elini koydu. Elimi oradan çekeceğini sandım ama o daha fazla bastırmaya tercih ederek beni yanılttı. Üstelik bir de başını geriye atıp boğuk bir şekilde inlemişti. "Çok güzelsin, bebeğim ve ben sana karşı koyamıyorum. Seni düşünmek bile beni sertleştirmeye yetiyor."

Yüzümü yüzüne doğru eğdim. Bakışlarım birkaç saniye dudaklarında gezindi. Elimin altında kasılan organı hissedebiliyordum. "Bana karşı koymanı istemiyorum, sevgilim," dedim parmak ucumda yükselip sevdiğim adamın dudaklarına bir öpücük kondurduktan sonra. "Beni öpmek istiyorsan öp, bana dokunmak istiyorsan dokun. Ruhum da bedenim de tamamen sana ait."

Bu cümlemden sonra Jungkook hırıltıya benzer bir ses çıkararak hızla dudaklarıma yapıştı. Kollarımı sevgilimin boynuna dolayıp öpücüğüne karşılık verdim. Bu gece kesinlikle bir şeyler yaşanacaktı ve bu tahmin ettiğimden çok daha erken gerçekleşecekti.

Sevdiğim adam, dudaklarımdan birkaç saniyeliğine ayrılıp beni kucağına aldı. Ona itiraz etmedim ya da karşı koymadım, çünkü bunu en az onun kadar ben de istiyordum. Evin yukarı katına çıkan merdivenlerine yöneldik. Bu süreçte kararmış gözleriyle önüne bakmış, hırıltılı bir şekilde nefes almaya devam etmişti. Kalçam aşağılara doğru hafifçe sürtündüğünde ne kadar sertleşmiş olduğunu anlamış oldum. Bu, beni de tahrik ediyordu. Jeon Jungkook'un varlığı bile, başlı başına tahrik etmeye yeterdi beni. Öpüşmüyorduk veya birbirimize dokunmuyorduk, sadece sessizce odasına gidiyordu ve ben de kucağındayken ona tutunuyordum.

Just FriendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin