20. Bölüm

914 74 39
                                    

"Lütfen, biraz mola verebilir miyiz?" diye sordu Jungkook, nefes nefese bedenini parke zemine atarken.

Aynadan, yerle bir bütün olmuş olan sevgili sevdiğime baktım. Gri oversize tişörtünün göğüs kısmı terden koyu bir renge bürünmüştü. Kahverengi saçlarının uçları ıpıslak olmuş, yüzüne yapışmıştı. Alnından ve boynundan ter damlaları akıyordu. Bu görüntü belki bazı kişilere göre iğrenç olabilirdi ancak benim için kesinlikle iğrenç değildi. Fazlasıyla seksi ve etkileyici görünüyordu.

Tanrım, neler düşünüyordum ben böyle? Adam arkamda, aynanın önünde uzanıyordu ve ben, onu gözlerimle yiyordum adeta. Neyse ki bana bakmıyordu.

"Tamam," dedim aynadan kendi görüntüme bir göz atarak. Benim görüntümün de Jungkook'dan aşağı kalır bir yanı yoktu. Siyah tişörtüm ve saçlarım ter yüzünden sırılsıklamdı. Nefes nefese kalmıştım fakat buna alışık olduğum için sevdiğim adam kadar yorgun hissetmiyordum. "Biraz mola verelim."

Üniversiteye girmek için çok fazla çalışmam gerekmişti. İstediğim okul, ülkenin en iyi üniversitesiydi ve bu sefer para bana yardım edemezdi; kendim çalışarak okulu kazanmak zorundaydım.

Lise son sınıftayken başlamıştım çalışmaya. Evimizin yakınlarında bir dans okulu vardı. Babam, oranın bir stüdyosunu benim için kiralamıştı. Bütün haftalarımı orada geçirmeye başlamıştım. Kusursuz olmak istiyordum. Diğer okullar gibi sınavla girmeyecektim istediğim okula. Ne kadar iyi dans edersem, o kadar iyi bir dereceyle okula girerdim. Böylece bütün günlerimi pratik yapmaya harcamış, arkadaşlarımla görüşmemiş, kendime zaman ayırmamıştım.

Üniversiteyi kazandığım zaman da pratiklere devam etmiştim. Hatta çalışmalarımı arttırmış, kendimi daha fazla zorlamaya başlamıştım. Bir süre sonra Taehyung ile Seokjin bu durumdan şikayet etmeye başlamışlardı. Beni göremiyor, benimle vakit geçilemiyorlardı. Bir gün beni odama hapsetmişlerdi ve çıkmama izin vermeden benimle uzunca bir konuşma yapmışlardı. Sonuç olarak, çalışma saatlerimi azaltmıştım. Arkadaşlarımla vakit geçirmeye başlamış, bitkin düşene kadar dans etmeyi bırakmıştım. Zaten sonra Jungkook'a aşık olduğum için pratikleri biraz aksatmaya başlamıştım ve şu an bu durumdan pişmanlık duyuyordum.

Aynanın önünde bir aptal gibi dikilmeyi kesip odanın arkasında, duvara yaslı masaya doğru ilerledim. Masanın üzerindeki su şişelerinden birini açarak plastik şişedeki bütün suyu bitirdim. Hala yerde yatmaya devam eden Jungkook'a, "Hey," diye seslendim.

Sevgili sevdiğimin bakışları beyaz tavandan bana çevrildi. Göğsü hala hızla inip kalkıyordu, dudakları aralıktı ve beyaz boynu ter damlalarıyla parlıyordu. Saçlarını geriye doğru tarayarak alnını açıkta bırakmıştı. Dilini, aralık dudaklarında gezdirip yerinde hafifçe doğruldu. 

"Su ister misin?" diye sordum ilgisinin üzerimde olduğunu hissedince. Su şişelerinden açılmamış olanı elime aldım ve havaya doğru kaldırdım. Bir yandan da ne kadar etkileyici ve seksi göründüğünü düşünmemeye çalışıyordum.

Jungkook, parlayan gözleriyle elimdeki su şişesine bakarak başını aşağı yukarı salladı. Haline gülümsedim ve hızlı adımlarla yanına ilerledim. Su şişesini ona uzattıktan sonra yerde yanına bağdaş kurarak oturdum. Sevdiğim adam iştahla bütün suyu bitirip boş şişeyi yanına koydu ancak şişe içi boş olduğu için öne doğru devrildi. İkimiz de bunu umursamadık.

"Her zaman böyle mi çalışıyorsun?" diye sordu sevgili sevdiğim, dikkatimi su şişesinden kendisine çevirerek. Gözlerim gözleri ile buluştuğunda ise konuşmaya devam etti. "Bu normal bir insan için çok fazla, bu kişi yeterince sağlıklı olsa bile." Gözlerime bakarken elini kalbine götürdü. "Bir an kalp krizi geçireceğimi sandım."

Just FriendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin