15. Bölüm

1.1K 92 51
                                    

"Anlat," dedi odamdaki üçlü koltuğa oturduktan sonra bedenini bana doğru çevirip.

Gözlerimi sorarcasına ona diktim. Şu an sakin kalabilmek benim için yeterince zordu zaten. Odamdaydık, Jeon Jungkook -sevdiğim, homofobik adam- odamdaydı ve biz baş başaydık. Yalnızdık. Ben üçlü koltuğun en sol tarafına, duvara doğru oturmuştum; o ise koltuğun ortasına, bana yakın bir mesafeye oturmuştu.

Kalbim iyi değildi, hem de hiç iyi değildi.

Yine de sakin görünmeye çabaladım ve sesimin titrememesi için birkaç saniye boyunca konuşmadan bekledim. "Neyi anlatayım?" diye sorabildim sonunda. Evet, sesim titrememişti belki ancak istediğim kadar etkili bir şekilde de çıkmamıştı.

Oturduğu yerde tamamen bana dönüp bağdaş kurdu. "Taehyung ile Seokjin, bir şeyler biliyor gibi." Tek kaşı bilmiş bir eda ile yukarı kalktığında üzerine atlamamak için kendimi tutmak zorunda kaldım. Tanrım, şu an ne kadar seksi ve yakışıklı göründüğünden haberi var mıydı acaba?

Jungkook'un o yüz ifadesine daha fazla dayanamayacağımı bildiğim için başımı önüme eğdim. Bacaklarımı yukarı doğru kaldırarak ben de onun gibi bağdaş kurdum. Bu konuşmadan kaçmanın bir anlamı olmadığını biliyordum. Bu gece burada kalmakta kararlıydı, onu artık daha iyi tanıyordum ve yapmakta kararlı olduğu şeylerin peşini bırakmadığını, istediğini elde edene kadar çabaladığını biliyordum. Jeon Jungkook, eğer sırlarınız varsa ve onunla yakınsanız sizin için tehlikeli birine dönüşüyordu. Benim için tehlikeli olduğu gibi; peşimi bırakmıyor, sırrımı öğrenmek için çabalıyordu.

"Sen aradığında konuşuyorduk. Onlara her şeyi anlattım," dedim gözlerim kucağıma yerleştirdiğim ellerimde dolaşırken. Aslında kısmen yalandı çünkü onlara her şeyi anlatan ben değil, Namjoon idi.

Eli çenemi kavradı ve nazik bir hareketle gözlerine bakmamı sağladı. Dokunduğu yerin alev aldığını hissettim. Onunla, galaksiler barındıran gözleriyle göz göze geldiğimde bedenime hoş bir ürperti yayıldı. "Dün gece, anlatmamam için fazlasıyla ısrar etmiştin fakat bugün bana kendin anlattığını söylüyorsun," diye mırıldandı, başını hafifçe yana doğru eğmişti. Alnında dinlenen yumuşak, kahverengi saçlarında parmaklarımı gezdirmek için yanıp tutuşsam da ellerimi yumruk yaparak kendime engel oldum. "Fikrini ne değiştirdi, Jimin?"

Aniden sertleşen ses tonuyla irkildim. Çenemi elinden kurtarıp geriye doğru çekildim. "Hiçbir şey," diyebildim sadece. Neden bir anda öfkelendiğini anlayamamıştım. "Hiçbir şey değiştirmedi. Hala anlatmama taraftarıydım ancak saklamanın anlamsız olacağını düşündüm." Ses tonum sonlara doğru kısılmıştı ve bu yalan söylediğimi düşünmesine sebep olabilirdi. Zaten yalan söylüyordum. Eğer sabah beni kuliste öylece bırakıp gitmeseydi, dün geceyi Taehyung ile Seokjin bu kadar erken öğrenmemiş olacaklardı.

Fakat o, yalan söylediğimi çoktan anlamıştı. Bu sefer ona karşı kendimi saklamakta daha zayıftım ve gün geçtikçe zayıflamaya da devam edecektim. Bağdaş kurduğu bacaklarından sol olanı aşağı doğru sarkıtıp koltukta biraz daha bana yaklaştı. Gözlerinde sert bir ifade vardı. "Yalan söylüyorsun," dedi bakışları gibi sert olan sesiyle. "Bana yalan söylüyorsun ve ben bundan hiç hoşlanmadım, Jimin."

Lanet olsun. Bu durumdan acilen kurtulmalıydım.

"Ae Ra, değil mi? Onun yüzünden bana yalan söylüyorsun, aranızda bir şeyler oldu, değil mi?"

Beklemediğim soru karşısında gözlerim büyüdü ve şaşkınca ona bakmaya başladım.

Ae Ra mı? Lanet olsun. Ae Ra şu an umurumda bile değildi. Konunun onunla hiçbir şekilde alakası yoktu ama Jungkook bunu anlamıyordu. Saçma bir şekilde Ae Ra'yı kafasına takmıştı.

Just FriendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin