Kaçıncı olduğunu bilmediğim shot bardağındaki sıvıyı, midemden aşağı yollarken içimde devasa bir öfke vardı ve gittikçe de büyüyordu. Bardağımı sertçe masaya bıraktıktan sonra gözlerimi odaklandığım noktadan çekmeden elimi bir başka bardağa uzattım. Midemi yakan sıvı, yüzümü buruşturmama sebep olsa da gözlerim asla odağından ayrılmıyordu.
Seul'ün ünlü barlarından birindeydik. Saat çoktan onu geçmişti. Taehyung ve Seokjin sarhoş olalı saatler oluyordu. Masada değillerdi, bir kaç saat önce buradan ayrılmış, bir daha da gözükmemişlerdi. Muhtemelen dans ediyorlardı ya da bir köşede herhangi bir kızı becermekle uğraşıyorlardı. Açıkçası şu an ne yaptıkları zerre umurumda değildi.
Şu an tek odak noktam, birkaç masa ileride oturan ve masalarındaki çakma sarışın kızla samimi bir sohbete giren Jeon'dan başkası değildi. Yoongi ile Hoseok, birbirleriyle sarmaş dolaş otururlarken arada bir Jungkook ile çakma sarının sohbetlerine katılıyorlardı. Hiçbiri ne beni ne de Taehyung ve Seokjin'i fark etmişti -görmüştü. O kadar eğleniyorlardı ki etraflarına göz gezdirme ihtiyacı bile hissetmiyorlardı. Canımı yakan beni fark etmemeleri değildi; canımı yakan asıl nokta, Jungkook'un kızın içine düşecek gibi bakmasıydı.
Zaten deli gibi sarhoştum, üstüne sinirden de bardaklarca içmiştim. Midem yanıyordu ancak kalbimin ağrısının yanında bu minicik bir nokta kadar kalırdı. Gözlerimden arada bir yaşlar dökülüyor, dudaklarım sinirle iki yan doğru gerilerek dişlerimi ortaya çıkarıyordu. Çenemi havaya kaldırıp kendimi toparlamaya çalıştım. Ben bu değildim, aptal bir adamın bu kadar kolay canımı yakmasına izin verecek bir zavallı değildim. Omuzlarımı da dikleştirdikten sonra gözlerimi sevdiğim adamdan çekerek barda dolaştırdım. Tam o sırada ise yanımdaki kadının farkına vardım. Yarım ay şeklinde, kırmızı, kadife bir koltuğun tam ortasında oturuyordum. Kadın da sağ tarafımda kalan, koltuğun en uç köşesine kırmızı ojeli, uzun tırnaklarını geçirmiş, başı sağa doğru eğik bir şekilde beni izliyordu.
Onu baştan aşağı süzdüm. İri göğüslere, ince bir bele ve incecik bacaklara sahipti. Ortalama bir boyu vardı, belki de bu şekilde görünmesini sağlayan ayağındaki on santimlik topuklu ayakkabılardı, bilemiyorum. Üzerinde kan kırmızısı, bedenini tamamen saran ve dizlerinin hemen üstünde biten bir elbise vardı. Simsiyah saçları kalçasına kadar dümdüz uzanıyordu. Gözlerinde yeşil lensler vardı. Güzel ve seksi bir kadındı, ilgimi çekmişti. Başımı onun gibi yana eğerek sırıttım. Sırıtışıma büyük bir gülümseme ile karşılık aldım.
"Çok sarhoşsun, değil mi?" Ses tonu da çok zarifti. Tahrik olduğumu hissediyordum ve bunda içtiğim bilmem kaç bardak içkinin de faydası vardı. Sormadan direkt yanıma oturdu ve kırmızı ojeli ellerini bana doğru uzattı. "Ben Ae Ra."
Ona küçük bir gülümseme yollayıp ellerimizi birleştirdim. "Merhaba Ae Ra, ben de Jimin." Ellerimiz birbirinden ayrıldığında, Ae Ra oturduğu koltukta bedenini bana doğru çevirdi. Ben de onun gibi bedenimi ona çevirirken sorusunu cevapladım. "Tahmin edemeyeceğin kadar sarhoşum hem de." Masadaki onlarca bardağı gösterdim ona. "Bunların hepsi benim bardağım, hepsini içtim." Ae Ra şaşkınca bir masadaki shot bardaklarına bir de bana baktı. Masada kaç tane bardak olduğunu sayamıyordum, beynim o kadar bulanmıştı ki. Dalgınca sırıtırken gözlerimi Ae Ra'nın üzerinde dolaştırdım.
Karşımdaki güzel kadın, kaşlarını çatmış, masadaki bardaklara bakmaya devam ediyordu. Gözlerinin hareketinden bardakları saydığını anlamıştım ve bunu sürekli tekrarlıyordu, inanmak istemiyormuş gibi. "Neden bu kadar fazla içme gereği duydun? Bu kadar içmenin sana zarar verebileceğini biliyorsun, değil mi Jimin-ssi?" Sesi soru sorar gibi değil, uyarır gibi çıkmıştı.
Barda tanıştığım bir kız bile benim için endişeleniyordu fakat aptal en yakın arkadaşım(!) beni henüz fark etmemişti bile. Dudaklarıma alaycı bir gülüş yerleşti, başımı sağa doğru çevirip dilimle yanağıma baskı uyguladım. Aklıma gelen düşünceyle, hala sarışın kızla sohbet eden Jungkook'a bir bakış atıp yeniden Ae Ra'ya döndüm. Beline doğru uzandım ve onu hızlıca kucağıma çektim. Dudaklarımda ise kendimden emin bir sırıtış vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Friends
FanfictionJeon Jungkook, geçmişte yaşadığı bir olay yüzünden homofobik olduğunu düşüyordu. Park Jimin ise, Jeon Jungkook'a fena halde aşık olmuştu.