12. Bölüm

1.1K 91 47
                                    

Ne kadar süre yatakta çıplak bir şekilde yan yana uzandık, bir fikrim yoktu. Tek düşünebildiğim şey; biraz önce yaşananlar gerçekten olmuş muydu, yoksa ben bunları zihnimde mi uydurmuştum? Çırılçıplak, sevdiğim adamın yanında uzanırken bakışlarım tavana odaklanmış, ellerim ise karnımın üzerinde birleşmişti. Deliğimden akan sıcak menileri hissedebiliyordum ve bu içimi gıdıklıyordu. Ayrıca biraz önce yaşadıklarımızın da benim kafamdan uydurduğum bir olay olmadığını kanıtlıyordu.

Boynum onlarca hickeyle doluydu, hatta köprücük kemiklerim bile. Penisim bir tüy kadar hafiflemişti. Deliğim ise deli gibi sızlıyordu. Fazla mı güç kullanmıştık?

Garip olan ise Jungkook'un da yanımda öylece uzanmasıydı. Ne bir şey söylüyor ne de kıpırdıyordu. Sadece benimle aynı pozisyonda yatıyordu. Düşünceli görünüyordu ve bu beni istemsizce pişman olup olmadığını düşünmeye itiyordu. Yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü de anlayamıyordum ki. Çözülmesi zor Jeon geri gelmişti. Gerçi ne zaman gitmişti ki?

Ayağa kalkabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Bacaklarımdaki bütün güç çekilmişti. Sanki bedenimin bir parçası değilmişçesine yataktan aşağı sarkıyorlardı. Bütün bedenim uyuşmuş gibiydi. Yıllardır hayalini kurduğum anlardan biri bugün gerçekleşmişti, onunla sevişmiştim. Hem de gerçek bir sevişmeydi. Tek turla yetinmeyip ikinci kez de boşalmamızı sağlamıştı. Zorunda olmadığı halde, isteyerek benimle sevişmişti. Zorlanmadan, tutkuyla. Bu mükemmeldi ve dudaklarıma yayılan sırıtış da içimdeki bütün duyguları ortaya seriyordu.

İçime dolan mutluluk ile birlikte gücümün geri geldiğini hissettim. Ayaklarımı yerle buluşturarak yataktan kalktım. Jungkook'a arkam dönükken kollarımı havaya kaldırdım ve parmak ucuma yükselip bedenimi esnettim. Bedenime esnemenin verdiği bir rahatlama hissi dolunca huzurla gülümseyerek arkamda hala yatakta uzanan sevdiğim adama döndüm. Dikkatle beni izliyordu, daha çok da kalçamı. 

Yanaklarımın yanmaya başladığını hissettiğimde utançla başımı yere eğdim. Onun ilgisini çekmiştim, bir homofobiği tahrik etmiştim ve onu memnun etmiştim. Onu öpmüştüm; Tanrım, Jungkook ile öpüşmüştük. Sevdiğim adamı öpmüştüm hem de dakikalarca. Ani gelen mutluluk patlamasıyla alt dudağımı dişleyerek kahkahamı tutmaya çalıştım. 

Başımı kaldırıp onunla göz göze geldiğimdeyse gözlerinin hala simsiyah olduğunu fark ettim. Bakışlarım yavaşça penisine indi. Normal görünüyordu, sertleşmemişti. O zaman neden o şekilde bakıyordu? Neden gözleri hala siyahın en koyu tonundaydı? Bir anda yataktan kalkıp bana doğru hızlıca yürümesiyle afalladım ve geriye doğru kaçmaya başladım. Sırtım duvar ile buluşana kadar üzerime yürümeye devam etti. Ellerimi göğsümün hizasında kaldırarak kendime siper ettim. Bu onu durdurmadı, ellerim göğsüne dayanana kadar yaklaştı. Ani bir hareketle belimden kavradığında dudaklarımdan şaşkınca bir nida dökülecekti ki, dudaklarıma kapanan yumuşak dudaklar bunu engelledi.

Tek kolu sıkıca belimi kavramışken dudakları ile dudaklarımı örtüyordu. İşte asıl şoku şu an yaşıyordum. Beni neden öpüyordu? Sevişmemiz biraz önce bitmişti ve biz arkadaştık. -Her ne kadar ben bu durumdan memnun olmasam da öyleydik.- Daha da önemlisi o bir homofobikti. Dudaklarını hareket ettirerek alt dudağımı emmeye başladığında ne yapacağımı şaşırdım. Belimde olmayan diğer eli yanağımı kavradı ve beni daha derin öpmeye başladı.

Kendime gelebildiğim zaman ben de ona karşılık vermeye başladım. Alt dudağımı emerek çekiştirdikten sonra onu serbest bırakıp üst dudağımı dudakları arasına aldı. Ben de onun alt dudağını dudaklarım ile kavrayarak ona aynı tutkuyla karşılık vermeye çalıştım. Ellerimden biri göğsünden ayrılmadan yukarı, ensesine, oradan da saçları arasına çıktı. Diğeri ise sıkıca boynuna dolanıp onu kendime daha da yaklaştırdı. Bu alt taraflarımızın birbirine sürtünmesine sebep olmuştu. İkimizin dudaklarından da aynı anda boğuk bir inleme çıktı.

Just FriendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin